Nahl Suresi
Mustafa Cemil Kılıç Meali
Esirgeyen Bağışlayan Allah'ın Adıyla...
- Tanrının buyruğu gelmiştir. Artık onun çabuklaştırılmasını dilemeyin. Allah, ortak koşucuların ileri sürdükleri şeylerden uzaktır.
- O, "Benden başka ilah yoktur; o halde benden sakının!" diye uyarmaları için melekleri kendi buyruğundan bir bildirim ile kullarından dilediği kimseye indirir.
- Gökleri ve yeri gerçek bir amaçla yaratmıştır. O, ortak koşucuların ileri sürdükleri şeylerden uzaktır.
- O, insanı da bir damla sudan yarattı. Fakat bir de bakmışsın ki o, ona apaçık düşman kesilivermiştir.
- Hayvanları da o yaratmıştır. Onlarda sizin için ısıtıcı şeyler ve bir çok yararlar vardır. Ayrıca onlardan bir bölümünü de yemektesiniz.
- Üstelik onlarda sizin için, sabah saldığınızda ve akşam topladığınızda bir güzellik vardır.
- Kendilerine ulaşmadan canlarınızın yarısının yitip gideceği ülkelere sizin yüklerinizi de onlar taşırlar. Kuşkusuz, rabbiniz çok şefkatli ve çok esirgeyendir.
- O ki, hem binesiniz diye hem de bir süs olarak atları, katırları, eşekleri de yarattı. Üstelik daha bilemeyeceğiniz nice şeyler de yaratmaktadır.
- Doğru yolu bildirmek Allah'a aittir. Kimi yollar ise eğridir. Eğer o dileseydi, hepinizi toptan doğru yola iletirdi.
- Sizin için gökten su indiren odur. İçtiğiniz su işte ondandır; hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de onunla yetişir.
- O suyla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve her türden meyveler bitirir. Hiç kuşkusuz, bunda, derin derin düşünen bir toplum için büyük bir ibret vardır.
- Geceyi, gündüzü, Güneşi ve Ayı sizin emrinize vermiştir. Yıldızlar da onun buyruğuyla bir hizmete bağlıdırlar. Bütün bunlarda, aklını çalıştıran bir topluluk için elbette ibretler vardır.
- Yeryüzünde sizin için yarattığı türlü renklerdeki şeyleri de sizin hizmetinize sunmuştur. Elbette bunda öğüt alan kimseler için bir ibret vardır.
- Yine denizden taze et yiyesiniz ve ondan, takındığınız süs eşyasını çıkarasınız diye, denizi emrinize veren odur. Gemilerin denizde suyu yararak gittiklerini görüyorsun. Bütün bunlar onun sunumundan payınızı almanız içindir. Umulur ki, şükredersiniz.
- O, sizi sarsmasın diye yeryüzüne, ağır dağlar, ırmaklar ve yollar koymuştur. Umulur ki, doğru yolu bulursunuz.
- Daha birçok işaretler de yaratmıştır. İnsanlar geceleyin onun yarattığı yıldızlarla yönlerini bulurlar.
- Öyleyse yaratan, yaratamayan gibi olur mu? Hala düşünmez misiniz?
- Oysa Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız. Gerçek şu ki, Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
- Allah, sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilir.
- Onların Allah'tan başka yalvardıkları ise, hiçbir şey yaratamazlar. Oysa kendileri yaratılıp duruyorlar.
- Onlar ölüdürler, diri değildirler. Ne zaman dirileceklerini de bilmezler.
- İlahınız bir tek ilahtır. Ama ahirete inanmayanların kalpleri inkarcıdır, onlar büyüklük taslarlar.
- Gerçekten Allah, onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. O, büyüklük taslayanları sevmez.
- Onlara; "Rabbiniz ne indirdi?" denildiğinde, "Eskilerin masallarını!" diye yanıt verirler.
- Şunun için ki, onlar, diriliş gününde kendi günahlarının tamamını, ayrıca saptırdıkları kimselerin günahlarından da bir bölümünü yüklenirler. Bir bilseniz, yükleri ne kötüdür.
- Onlardan öncekiler de tuzaklar kurmuşlardı. Derken Allah onların binalarını temellerinden söktü de tavanları başlarına çöktü. Böylece, hiç ummadıkları bir yerden azap onlara erişiverdi.
- Sonra diriliş gününde de Allah onları rezil edecek ve soracaktır: "Hani, uğrunda inananlara düşman kesildiğiniz ortaklarınız nerede?" Kendilerine yüksek bilgi verilenler derler ki; "Rezillik ve kötülük bugün inkarcıların üzerinedir."
- Melekler onların canlarını alırken, kendi kendilerine zulmeden o inkarcılar uysallaşıverir ve; "Biz bir kötülük yapmamıştık," derler. Evet, yaptınız! Sizin neler yaptığınızı Allah gereğince bilmektedir.
- Öyleyse sürekli kalmak üzere şimdi girin Cehennemin kapılarından. Büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!
- Korunup sakınanlara; "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde şöyle dediler: "İyilik indirdi." Bu dünyada, güzel düşünüp güzel davrananlara güzellik vardır. Sonsuzluk yurdu elbette ki daha iyidir. Korunup sakınanların yurdu gerçekten güzeldir.
- Onlar, içinden ırmaklar akan Adn Cennetlerine girerler. Orada onlar için diledikleri her şey vardır. İşte Allah, korunanları böyle ödüllendirir.
- Melekler, iyi insanlar olarak canlarını aldığı kimselere de; "Esenlik olsun size, yaptıklarınıza karşılık Cennete girin!" derler.
- Neyi bekliyorlar? Kendilerine meleklerin gelmesini mi, yoksa Allah'ın buyruğunun gelmesini mi? Onlardan öncekiler de aynen böyle yapmışlardı. Allah onlara haksızlık etmemişti. Tam tersine, onlar kendi kendilerine haksızlık ediyorlardı.
- Sonunda yaptıklarının cezası onlara ulaştı ve alay etmekte oldukları şey onları çepeçevre kuşatıverdi.
- Ortak koşanlar dediler ki; "Allah dikseydi ne biz ne de babalarımız ondan başkasına tapmazdık. Onun buyruğu olmadan hiçbir şeyi de yasak kılmazdık." Onlardan öncekiler de böyle demişlerdi. Oysa elçilerin üzerine düşen açık seçik bildirmekten başka nedir ki?
- Andolsun ki biz her topluma; "Allah'a kulluk edin ve azgınlıktan kaçının!" diye bildiren bir elçi gönderdik. Allah onlardan bir bölümünü doğru yola ulaştırdı. Bir bölümü de sapkınlığı hak etti. Şimdi yeryüzünde gezip dolaşın da gerçeği yalanlayanların sonu nasıl olmuş bir görün.
- Sen onların iyiye ve doğruya ulaşmalarını tutkuyla istesen de, Allah, saptırdığına yol göstermez. Onların hiçbir yardımcısı da bulunmaz.
- Onlar var güçleriyle yemin ederek; "Allah, ölen kimseyi diriltmez!" dediler. Hayır, diriltecektir! Bu, onun verdiği kesin bir sözdür. Fakat insanların çoğu bunu bilmez.
- Diriltecek ki, anlaşmazlığa düştükleri konuları onlara açıklasın ve inkarcılar da kendilerinin yalancı olduğunu öğrensin.
- Biz bir şeyi dilediğimiz zaman ona sözümüz sadece "ol!" demektir. O da hemen oluverir.
- Zulme uğradıktan sonra Allah için göç edenleri, biz, dünyada güzel bir yere yerleştiririz. Ahiret ödülü ise daha büyüktür. Keşke bilmiş olsalardı.
- Onlar ki, sabredenler ve rablerine dayanıp güvenenlerdir.
- Senden önce gönderdiklerimiz de kendilerine bildirimde bulunduğumuz adamlardan başka bir şey değildiler. Eğer bilmiyorsanız, önceki kitapları bilenlere sorun.
- Onları apaçık kanıtlar ve kitaplarla gönderdik. Sana da, kendilerine indirilmiş olanı insanlara açıklaman için bu uyarıyı indirdik. Ta ki iyice düşünsünler.
- Kötü işler tasarlayanlar, Allah'ın kendilerini yere batırmasından yahut fark etmedikleri bir yerden onlara azabın gelmesinden güvende midirler?
- Ya da dönüp dolaştıkları sırada azabın onları yakalayıvermesinden güvende midirler ? Onlar asla bunu engelleyemezler.
- Yoksa onlar, azabın korkuta korkuta gelmesinden de güvende midirler? Kuşkusuz ki, rabbin çok şefkatli ve çok esirgeyendir.
- Onlar görmüyorlar mı ki, Allah'ın yarattığı şeylerden herhangi birinin gölgeleri bile sağdan sola doğru ve Allah'a secde ederek dönüp eğilir.
- Göklerde bulunanlar, yerde hareket eden her canlı ve bütün melekler, hiç büyüklük taslamadan Allah'a secde ederler.
- Onlar, üstlerinde bulunan rablerinden ürperirler ve buyuruldukları şeyi yaparlar.
- Tanrı buyurdu ki; "îki ilah edinmeyin. Sizin ilahınız tek bir Tanrıdır. O halde yalnız benden korkun."
- Göklerde ve yerde ne varsa hepsi onundur. Din de sürekli olarak yalnızca onundur. Hala, Allah'tan başkasından mı sakınıyorsunuz!
- Size gelen her nimet Allah'tandır. Sonra başınıza bir sıkıntı gelince hemen ona yalvarırsınız.
- Sonra o sıkıntıyı sizden giderdiğinde ise, içinizden bir topluluk hemen rablerine ortak koşuverir.
- Bunu kendilerine verdiğimiz nimete karşı iyilik bilmezlik etmek için yaparlar. Şimdi ondan yararlanın bakalım! Fakat yakında bileceksiniz.
- Bir de, kendilerine yaşamlık olarak verdiğimiz şeylerden, hiçbir şey bilmeyen nesnelere pay ayırıyorlar. Allah'a andolsun ki, o uydurup durduğunuz şeylerden sorguya çekileceksiniz.
- Onlar kız çocuklarını Allah'a yakıştırıyorlar. Oysa o, bundan uzaktır. Hoşlarına gidenleri ise kendilerine ayırıyorlar.
- Onlardan birine kız çocuk müjdelendiğinde öfkelenmiş olarak yüzü kapkara kesilir.
- Kendisine verilen müjdenin utancıyla halkından saklanır. Aşağılık duygusuna katlanıp onu elinde mi tutsun, yoksa toprağa mı gömsün? Bir bilseniz, ne kötü bir yargıda bulunuyorlar.
- Kötü nitelik ahirete inanmayanlar içindir. En yüce nitelik ise Allah'ındır. Çünkü o, gücün ve erdemli bilginin kaynağıdır.
- Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden cezalandırsaydı, yeryüzünde hareket eden hiçbir şey bırakmazdı. Ama öyle yapmayıp, onları belirli bir süreye kadar erteliyor. Süreleri geldiğinde ise ne bir saat geri kalırlar ne de öne geçebilirler.
- Kendilerinin çirkin bulacağı şeyleri Allah'a yakıştırıyorlar. Dilleri de en güzel sonucun kendilerinin olduğuna ilişkin yalan düzüyor. Hiç kuşkusuz onların hakkı ateştir ve oraya herkesten önce gireceklerdir.
- Andolsun Allah'a ki, senden önceki toplumlara da elçiler gönderdik de Şeytan onlara yaptıklarını hoş gösterdi. O gün de, bugün de o, onların dostudur. Oysa onlar için acıklı bir azap vardır.
- Biz, sana bu kitabı, yalnızca, ayrılığa düştükleri şeyi onlara açıklaman için, inanan bir topluluğa da bir doğruluk ve bir rahmet olsun diye indirdik.
- Allah, gökten bir su indirdi de onunla, ölümünden sonra yeryüzüne yaşam verdi. Kuşkusuz, bunda kulak verip dinleyen bir topluluk için kesinlikle bir ibret vardır.
- Hayvanlarda da sizin için büyük bir ibret vardır. Size onların karınlarından, sindirilmiş yiyecek ile kan arasından gelen temiz bir süt içiriyoruz ki, içenlerin boğazlarından kayar gider.
- Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden de hem esritici hem de güzel yaşamlık elde edersiniz. Kuşkusuz bunda aklını kullanan bir toplum için büyük bir ibret vardır.
- Rabbin bal arısına şöyle bildirimde bulundu; "Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine evler edin."
- "Sonra her türlü üründen ye de, rabbinin sana kolay kıldığı yollara koyul." Onların karınlarından çeşitli renklerde bir içecek çıkar ki, onda insanlar için şifa bulunur. Düşünen bir topluluk için bunda elbette büyük bir ibret vardır.
- Sizi, Allah yarattı, sonra da sizi öldürecektir. İçinizden kimi de, önceden bildiklerini bilmez hale geleceği ömrün en kötü çağına kadar yaşatılır. Kuşkusuz ki, Allah çok bilgili ve büyük güç sahibidir.
- Allah, rızıkta sizi birbirinize üstün kıldı. Kendilerine fazlalık verilenler, bu fazlalığı ellerinin altındakilere verip de onlarla eşit hale gelmek istemezler. Buna rağmen onlar Allah'ın nimetini yalanlıyorlar mı?
- Allah, size kendi türünüzden eşler, o eşlerinizden de oğullar ve torunlar yarattı. Size helal ve güzel besinlerle yaşamlıklar verdi. Böyleyken onlar, hala yanlış olana inanıp Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar?
- Allah'tan başka, göklerden ve yerden kendileri için hiçbir yaşamlık veremeyecek ve bunu asla yapamayacak olan nesnelere mi tapıyorlar?
- Artık Allah'a örnekler verip durmayın. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
- Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile; kendisine güzel yaşamlık verdiğimiz, o yaşamlıktan gizli ve açık bir biçimde harcayan kimseyi örnek olarak anlatır. Hiç bunlar bir olurlar mı? Doğrusu övgü Allah'a özgüdür. Fakat onların çoğu bunu bilmez.
- Allah şu iki adamı da örnek verir: Bunlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez; efendisine bir yüktür. Onu nereye gönderse bir iyilik getiremez. Şimdi, bu adamla, doğru yolda yürüyerek adaleti emreden kimse eşit olur mu?
- Göklerin ve yerin gizlilikleri Allah'ındır. Dünyanın sonunun gelmesi işi ise gözün bir bakışı kadar, yahut ondan da çabuktur. Hiç kuşkusuz Tanrı'nın gücü her şeye yeter.
- Allah sizi annelerinizin karnından çıkardığı zaman siz hiçbir şey bilmiyordunuz. Şükredesiniz diye o size işitme ve görme duyuları ile yürekler verdi.
- Göğün boşluğunda Allah'ın emrine boyun eğdirilerek uçuşan kuşlara bakmazlar mı? Onları orada Allah'tan başkası tutamaz. Kuşkusuz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır.
- Allah, evlerinizi sizin için bir huzur ve dinginlik yeri yaptı ve sizin için hayvan derilerinden gerek göç gününüzde, gerekse konaklama gününüzde, kolayca taşıyacağınız evler; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar yararlanacağınız bir ev eşyası ve bir ticaret malı meydana getirdi.
- Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler oluşturdu. Dağlarda da sizin için barınaklar yaptı. O, yine sizin için, sıcaktan koruyacak giysilerle savaşta koruyacak zırhlar da yaptı. İşte, o, nimetini üzerinizde böyle tamamlıyor ki, ona boyun eğip esenliğe ulaşabilesiniz.
- Yine de yüz çevirirlerse artık sana düşen, açık bir uyarmadan ibarettir.
- Onlar Allah'ın nimetini bilirler. Sonra da yalanlarlar. İşte onların çoğu, böyle iyilik bilmezlik edenlerdir.
- Her toplumdan bir tanığı ortaya sürdüğümüz gün, inkarcılardan ne özür dilemeleri istenir ne de buna izin verilir.
- O zalimler, azabı gördükleri zaman artık onlar için bu hafifletilmez ve kendilerine süre de verilmez.
- Ortak koşanlar, ortak koştukları şeyleri gördükleri zaman derler ki; "Rabbimiz, işte bunlar, seni bırakıp da tapmış olduğumuz ortaklarımızdır." Onlar da bunlara; "Siz kesinlikle yalancılarsınız," diye söz atarlar.
- O gün onlar Allah'a boyun eğmiş, uydurdukları şeyler ise onları bırakıp kaybolmuştur.
- înkar edenler ve Allah'ın yolundan alıkoyanlar için, biz, yapmış oldukları bozgunculukları nedeniyle azaplarını kat kat artıracağız.
- Her topluluğun içinden, kendilerine karşı bir tanık gönderdiğimiz gün, onlara karşı da seni tanık olarak getireceğiz. Biz sana bu kitabı, her şeyi açıklayan, bir yol gösterici, bir rahmet ve Müslümanlara bir müjde olarak indirdik.
- Şu bir gerçek ki, Allah, size adaleti, iyilik yapmayı ve yakınlara bakmayı emreder; utanmazlık, kötülük ve azgınlığı da yasaklar. Öğüt almanız için işte size böyle öğüt verir.
- Antlaşma yaptığınızda, Allah'a verdiğiniz sözü yerine getirin. Bağlayıp pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Çünkü, kendinize Allah'ı tanık yapmış durumdasınız. Allah, yaptıklarınızı bilmektedir.
- Bir toplum, diğer bir toplumdan daha çok olduğu için, yeminlerinizi aranızda aldatma aracı yaparak, ipliğini sağlamca eğirdikten sonra onu söküp bozmaya çalışan kadın gibi olmayın. Allah sizi bununla sınamaktadır ve kuşkusuz hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri diriliş günü size kesinlikle açıklayacaktır.
- Allah dileseydi sizi tek bir toplum yapardı. Ama o, istediğini saptırır, istediğini doğru yola eriştirir. Yaptıklarınızdan, elbette ki, sorumlu tutulacaksınız.
- Yeminlerinizi aranızda aldatma aracı yapmayın; yoksa, ayak sağlam bastıktan sonra kayar ve Allah yolundan alıkoyduğunuz için acıyı tadarsınız. Üstelik büyük bir azaba da uğrarsınız.
- Allah'a verdiğiniz sözü basit bir ücret karşılığı satmayın. Eğer bilirseniz, Allah katında olan, sizin için daha iyidir.
- Sizin yanınızda olan tükenir, Allah'ın katında olan ise kalıcıdır. Biz, elbette ki, sabredenlerin sabırlarının karşılığını yaptıklarının en güzeliyle vereceğiz.
- Erkek veya kadın, kim inanmış olarak iyi iş işlerse, elbette ona güzel bir yaşam yaşatacağız ve onların ödüllerini yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz.
- Öyleyse Kuran okuduğun zaman, kovulmuş Şeytandan Allah'a sığın.
- Gerçek şu ki onun, inanmış olarak rabbine dayanıp güvenenlerin üzerinde hiçbir egemenliği yoktur.
- Onun egemenliği, ancak onu dost edinenlere ve Allah'a ortak koşanlaradır.
- Biz bir ayeti değiştirip yerine başka bir ayet getirdiğimiz zaman Allah ne indirdiğini pek iyi bilmekte iken inkarcılar elçiye; "Sen, ancak bir iftiracısın," dediler. Hayır, öyle değil; onların çoğu bilmezler.
- Onlara de ki; "Kuranı, Kutsal Ruh, inananlara dayanma gücü vermek, Müslümanlara bir doğruluk ve bir müjde olması için rabbinin katından hak olarak indirdi."
- Andolsun ki, biz onların; "Kuranı ona bir insan öğretiyor," dediklerini biliyoruz. Oysa yakıştırdıkları kişinin dili yabancıdır. Bu Kur an ise açık bir Arapçadır.
- Allah'ın ayetlerine inanmayanları Allah doğru yola iletmez. Üstelik onlar için acıklı bir azap vardır.
- Yalanı ancak, Allah'ın ayetlerine inanmayanlar uydururlar. Yalancılık edenler onların ta kendileridir.
- Gönlü inançla dolu olduğu halde, baskı altında olan kimse dışında, inandıktan sonra Allah'ı inkar edip, gönlünü inkarcılığa açanlara Allah katından bir öfke vardır; üstelik onları büyük bir azap beklemektedir.
- İşte bu, onların dünya yaşamını ahirete göre daha sevimli bulmaları ve doğrusu Allah'ın da inkar eden bir topluluğu doğru yola erdirmemesi nedeniyledir.
- İşte onlar, Allah'ın kalplerini, kulaklarını ve gözlerini damgaladığı kimselerdir. Onlar ki aymazların ta kendileridir.
- Hiç kuşku yok ki, ahirette yıkıma uğrayacak olanlar da işte onlardır.
- Sonra gerçek şu ki, rabbin, eziyete uğramasının ardından göç eden ve sonra da direnip savaşan kimselerin yardımcısıdır. Tüm bunlardan sonra elbette ki o, çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.
- O gün herkes gelir, kendini kurtarmak için uğraşır ve herkese yaptığının karşılığı tam olarak verilir. Onlara asla haksızlık edilmez.
- Bir de Allah, bir kenti örnek verir ki, halkı güvenlik içindeydi, yaşamlıkları her yerden bol bol geliyordu. Ne var ki, onlar Allah'ın nimetlerine karşı iyilik bilmezlik ettiler. Allah da onlara, yaptıklarından ötürü açlık ve korku giysisini giydirdi.
- Andolsun ki, onlara içlerinden bir elçi gelmişti. Ama onlar onu yalanladılar. Bunun üzerine onlar haksızlıklarına devam ederlerken azap da onları yakalayıverdi.
- Öyleyse, Allah'ın size verdiği helal ve güzel yaşamlıklardan yiyin ve eğer yalnızca ona kulluk ediyorsanız, Allah'ın nimetlerine şükredin.
- Allah size sadece, leşi, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş hayvanları yasakladı. Kim çaresiz kalır da başkasının payına el uzatmaksızm ve zorunluluk sınırını aşmaksızın bu yasak etlerden yerse, hiç kuşkusuz Allah bağışlayıcıdır, esirgeyicidir.
- Dillerinizin yalan yanlış nitelendirmesiyle uydurduğunuz yalanı Allah'a yakıştırarak, "Bu helaldir, şu haramdır," demeyin. Çünkü Allah adına yalan söyleyenler, asla kurtuluşa eremezler.
- Az bir çıkarın ardından onlar için acıklı bir azap vardır.
- Sana anlattıklarımızı daha önce, Yahudilere yasak kılmıştık. Biz onlara haksızlık etmedik; tersine, onlar kendi kendilerine haksızlık ediyorlardı.
- Yine de rabbin, bir bilgisizlik edip kötülük işleyen, ardından da tövbe eden ve durumlarını düzeltenler için, tövbelerinden sonra çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.
- Gerçek şu ki, İbrahim Allah'ın birliğine inanan ve ona boyun eğen başlı başına bir önder idi. O asla ortak koşanlardan olmadı.
- Allah'ın nimetlerine karşı da şükredici idi. Allah onu seçmiş ve dosdoğru yola iletmiştir.
- Biz ona dünyada güzellik verdik. Doğrusu şu ki o, ahirette de iyi kullar arasında olacaktır.
- Sonra sana da, "Dosdoğru yola yönelerek İbrahim'in dinine uy!" diye bildirimde bulunduk.
- Cumartesi tapınması, onda anlaşmazlığa düşenler için bir buyruk olarak yazılmıştır. Rabbin ise, anlaşmazlığa düştükleri şey hakkında diriliş günü aralarında elbette ki, hükmünü verecektir.
- Rabbinin yoluna bilgelikle ve güzel bir öğüt ile çağır. Onlarla en güzel biçimde mücadele et. Doğrusu rabbin, yolundan sapanları da doğru yolda olanları da en iyi bilendir.
- Eğer ceza ile karşılık verecek olursanız, ancak size yapılan cezanın misli ile cezalandırın. Şayet sabrederseniz, andolsun ki bu, sabredenler için elbette ki, daha iyidir.
- Sen sabret; senin sabrın da ancak Allah'ın yardımıyladır. Onlar için tasalanma; kurdukları tuzaklar yüzünden de sakın için daralmasın.
- Gerçek şu ki Allah, kötülüklerden sakınanlarla ve güzel davranış sergileyenlerle birliktedir.