Sad Suresi

Mustafa Cemil Kılıç Meali

Esirgeyen, Bağışlayan Allah'ın Adıyla...

  1. Sad... Öğüt veren Kur an'a andolsun.
  2. İnkarcılar boş bir büyüklenme ve ayrılık içindedirler.
  3. Biz onlardan önce nice kuşakları yok ettik. Bağırıştılar ancak artık kurtuluş zamanı değildi.
  4. Kendilerine aralarından bir uyarıcının gelmesine şaşırdılar. Ve inkarcılar; "Bu, yalancı bir büyücüdür!" dediler.
  5. "İlahları, tek bir ilah mı yaptı? Bu, gerçekten çok tuhaf bir şeydir."
  6. İçlerinden ileri gelenleri; "Yürüyün," diyerek kalktılar. "İlahlarınıza bağlılıkta dirençli olun. Sizden istenen budur."
  7. "Biz bunu diğer dinlerde de işitmedik, bu sadece bir uydurmadır!"
  8. "Aramızdan ona mı kitap inmiş?" dediler. Doğrusu onlar benim kitabımdan kuşku duyuyorlar. Ama henüz azabımı tatmadılar.
  9. Yoksa, güçlü ve sunumu bol olan rabbinin hazineleri onların yanında mıdır?
  10. Yoksa göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin yönetimi onlara mı ait? Öyleyse kendi yollarında yükselsinler de yönetimi ele geçirsinler bakalım.
  11. Onlar, çeşitli topluluklardan oluşmuş ve şuracıkta bozguna uğrayacak derme çatma bir ordudur.
  12. Onlardan önce Nuh,'un halkı, Ad toplumu ve piramit sahibi Firavun da Tanrı elçilerini yalanlamıştı.
  13. Ayrıca Semud, Lut ve Eyke halkı da yalanlamıştı. İşte onlar da elçilere karşı çıkan birer topluluk idiler.
  14. Hepsi de elçileri yalanladı ve hepsi cezayı hak etti.
  15. Onlar bir an bile gecikmesi olmayan tek bir korkunç ses beklemekteler.
  16. Bir de; "Rabbimiz, cezadan payımıza düşeni hesap gününden önce hemen ver!" derler.
  17. Sen onların söylediklerine karşı dirençli ol ve bize yönelmiş olan güçlü kulumuz Davud'u anımsa!
  18. Biz, dağları onun emrine vermiştik. Akşam sabah onunla birlikte bizi yüceltirlerdi.
  19. Kuşları da toplu halde ona boyun eğdirmiştik. Hepsi de ona yönelip uyum içinde bulunurlardı.
  20. Biz onun egemenliğini güçlendirmiş ve kendisine hem erdemli bilgi, hem de güzel konuşma yeteneği vermiştik.
  21. Sana davacıların haberi geldi mi? Hani Davud'un ibadet ettiği yerin duvarına tırmanmışlardı.
  22. Yanına girdiklerinde, Davud onlardan korkmuştu. "Korkma!" demişlerdi. "Biz birbirimize hakkı geçen iki davalıyız. Haksızlık etmeden, aramızda adaletle hüküm ver ve bize yolun doğrusunu göster."
  23. "Bu benim kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu, benim de bir koyunum var. Buna karşın 'O tek koyunu da bana ver,' dedi ve tartışmada beni yendi."
  24. Davud şöyle demişti; "Senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlık etmiş. Ortakların birçoğu böyle birbirinin hakkını yer. Ancak inanıp güzel işler yapanlar bunun dışındadır. Ama onların da sayısı pek azdır." Davud kendisini sınadığımızı anladı ve rabbinden bağışlanma diledi. Ona yönelerek secdeye kapandı.
  25. Biz de onu böylece atfetmiştik. Yanımızda onun bir yakınlığı ve güzel bir geleceği vardır.
  26. Ey Davud, biz seni yeryüzünde yönetici kıldık. Halkın arasında adaletle hüküm ver, hevesine ve duygularına kapılma, çünkü bu, seni, Allah'ın yolundan saptırır. Allah'ın yolundan sapanlara, hesap gününü unuttukları için çetin bir ceza vardır.
  27. Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri biz boş yere yaratmadık. Bu, inkar edenlerin boş düşüncesidir. Kendilerini ateşe attıkları için inkarcılara yazıklar olsun.
  28. Yoksa biz, inanıp iyi işler yapanları, yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Veya sakınıp korunanları yoldan çıkanlar gibi mi yapacağız?
  29. Ayetlerini iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz bu kitap, kutlu bir kitaptır.
  30. Biz Davud'a Süleyman'ı verdik. Süleyman ne güzel bir kuldu. Doğrusu o, sürekli Allah'a yönelirdi.
  31. Ona bir akşam üstü, çalımlı, cins koşu atları sunulmuştu.
  32. O şöyle demişti; "Ben, malı, rabbimi anmaya vesile olduğu için seviyorum." Sonunda atlar toz perdesinin arkasında kaybolmuştu.
  33. "Onları bana geri getirin," dedi. Sonra onların boyunlarını ve bacaklarını okşadı.
  34. Gerçek şu ki, biz Süleyman'ı da sınadık ve onu tahtına bir ceset halinde bıraktık; sonra o yine eski haline döndü.
  35. O şöyle demişti; "Ey Rabbim, beni bağışla! Bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir egemenlik ver! Kuşkusuz ki, sen karşılıksız bağışta bulunansın."
  36. Biz, rüzgarı da ona boyun eğdirdik. Onun buyruğuyla, onun istediği yere tatlı tatlı eserdi.
  37. Şeytanları da onun buyruğuna verdik. Hepsi bina ustası ve dalgıçtı.
  38. Zincirlere vurulmuş daha başkalarını da onun emrine verdik.
  39. "Bu, bizim hesapsız bağışımızdır. İster ver, ister elinde tut," dedik.
  40. Gerçekten onun için katımızda bir yakınlık ve güzel bir gelecek vardır.
  41. Kulumuz Eyüp'ü de an. Hani o; "Yorgunluk ve acı yüzünden Şeytan bana sıkıntı verdi," diye rabbine seslenmişti.
  42. Ona; "Ayağını yere vur. İşte sana hem yıkanmak, hem de içmek için soğuk bir su!" demiştik.
  43. Çoluk çocuğunu bir katıyla birlikte ona geri verdik. Bu, akıl sahiplerine bizden bir bağış ve öğüttür.
  44. "Eline bir demet ot alıp onunla vur; yeminini bozma," dedik. Gerçekten biz onu sabredici bulduk. O ne güzel bir kuldu. Doğrusu o, Allah'a yönelmiş bir kimseydi.
  45. Güçlü ve anlayışlı kullarımız olan İbrahim, ishak ve Yakup'u da anımsa.
  46. Biz onları özellikle ahiret yurdunu düşünen içtenlikli kimseler kıldık.
  47. Doğrusu onlar bizim katımızda seçkin ve iyi kimselerdendir.
  48. İsmail'i, Elyasa'yı ve Zülkifl'i de anımsa. Hepsi de iyi kimselerden idiler.
  49. Bütün bunlar bir hatırlatmadır. Kötülükten sakınanlar için elbette varılacak güzel bir yer vardır.
  50. Ve onlar için kapıları kendilerine açılmış Adn cennetleri bulunmaktadır.
  51. Onlar orada, koltuklara yaslanmış olarak birçok meyve ve içecek isterler.
  52. Yanlarında ise gözlerini eşlerine çevirmiş yaşıt güzeller vardır.
  53. İşte hesap günü için size söz verilen şeyler bunlardır.
  54. Doğrusu, verdiğimiz bu yaşamlıklar bitip tükenecek değildir.
  55. Bu, işte böyledir. Fakat azgınlara da kötü bir gelecek vardır.
  56. Onların gireceği yer Cehennemdir. O, ne kötü bir döşektir.
  57. Bu, işte böyledir. O kaynar suları ve irinleri tatsınlar bakalım.
  58. Onlar için bunlara benzer daha nice azaplar vardır.
  59. İnkarcıların önderlerine şöyle denilir; "Bu, sizinle birlikte Cehenneme girecek bir topluluktur. Onlar rahat yüzü görmeyeceklerdir. Çünkü ateşe atılacaklardır."
  60. Toplulukta bulunanlar ise; "Hayır, asıl siz rahat yüzü görmeyin; bizi buraya getiren sizsiniz. Burası ne kötü bir duraktır!" derler.
  61. Yine onlar; "Rabbimiz, bunu bizim önümüze kim getirdiyse onun ateşteki azabını iki kat artır!" derler.
  62. Sonra derler ki; "Bize ne oluyor, dünyada iken kötü saydığımız adamları niçin burada göremiyoruz?"
  63. "Halbuki biz onlarla alay ederdik. Yoksa gözümüzden mi kaçtılar?"
  64. Cehennem halkının birbiriyle çekişmesi kesin bir gerçektir.
  65. De ki; "Ben yalnızca bir uyarıcıyım. Tek ve boyun eğdirici olan Allah'tan başka bir ilah yoktur."
  66. O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin rabbidir. Üstündür ve çok bağışlayıcıdır.
  67. De ki; "O büyük bir haberdir."
  68. "Siz ise ona sırtınızı dönüyorsunuz."
  69. "Onlar tartışırlarken, o yüce topluluk hakkında benim hiçbir bilgim yoktu."
  70. "Bana, yalnızca açık bir uyarıcı olduğum bildiriliyor."
  71. Hani, rabbin meleklere şöyle demişti; "Ben çamurdan bir insan yaratacağım."
  72. "Onu düzenlediğim ve ruhumdan üfleyerek ona can verdiğim zaman hemen onun için secdeye kapanın."
  73. Bunun üzerine meleklerin hepsi topluca secde etmişlerdi.
  74. Yalnız iblis secde etmedi. O büyüklük taslamış ve inkarcılardan olmuştu.
  75. Allah şöyle buyurdu; "Ey îblis, seni, kendi elimle yarattığıma secde etmekten alıkoyan nedir? Büyüklük mü taslıyorsun, yoksa yücelenlerden misin?"
  76. İblis şöyle dedi; "Ben ondan daha iyiyim. Beni ateşten, onu çamurdan yarattın."
  77. Allah ise şöyle dedi; "Hemen çık buradan. Sen artık kovuldun."
  78. "Yargı gününe kadar lanetim senin üzerinde olacaktır."
  79. İblis ise; "Ey rabbim, onların diriltileceği güne değin bana süre tanı," dedi.
  80. Allah da; "Peki sana süre tanındı," diye buyurdu.
  81. "Bu süre, vakti belirlenmiş bir güne kadardır."
  82. İblis ardından şöyle dedi; "Senin büyüklüğüne andolsun ki, onların tümünü doğru yoldan saptıracağım."
  83. "Yalnızca içtenlikli kulların bunun dışındadır."
  84. Allah şöyle yanıt verdi; "İşte bu, doğru bir sözdür. Ben de yalnızca doğruyu söylerim."
  85. "Gerçek şu ki, ben Cehennemi seninle ve onlardan sana uyanlarla dolduracağım."
  86. De ki; "Ben sizden bir ücret istemiyorum. Kendiliğimden elçilik taslıyor da değilim."
  87. "Bu Kur an, bütün toplumlar için bir öğütten başka bir şey değildir."
  88. Elbette ki, onun verdiği haberin gerçek olduğunu bir süre sonra siz de öğreneceksiniz.