Saffat Suresi
Mustafa Cemil Kılıç Meali
Esirgeyen, Bağışlayan Allah'ın Adıyla...
- Andolsun dizi dizi dizilenlere...
- Haykırarak ilerletenlere...
- Tanrının öğüdünü okuyanlara...
- Gerçek şu ki, sizin ilahınız birdir.
- O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin rabbidir. O, doğuların da rabbidir.
- Biz dünyanın gökyüzünü yıldızlardan süslerle donattık.
- Ve onu her türlü azgın şeytandan koruduk.
- Onlar o yüce topluluğu dinleyemezler. Çünkü her yandan kovulurlar.
- Uzaklaştırılırlar. Onlar için sürekli ceza vardır.
- Ancak kulak hırsızlığıyla bir söz kapan olursa, onu da delip geçen bir ışın izler.
- Şimdi sor onlara, yaradılış bakımından kendileri mi daha çetin yoksa bizim yarattıklarımız mı? Biz kendilerini bir yapışkan çamurdan yarattık.
- Sen bu duruma şaşırdın, onlarsa alay ediyorlar.
- Onlar kendilerine öğüt verildiği zaman dikkate almazlar.
- Etkili bir kanıt gördüklerinde alay ederler.
- Derler ki; "Bu, düpedüz bir büyüdür!"
- "Yani biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman yeniden mi dirilecekmişiz?"
- "Üstelik atalarımız da mı diriltilecekmiş?"
- De ki; "Evet, hem de aşağılanmış olarak diriltileceksiniz."
- Bu iş için yalnızca bir tek buyruk yeter. Bir de bakarsınız ki hepsi dirilmiş, çevrelerine bakmıyorlar.
- Şöyle derler; "Eyvah bize. İşte hesap günü gelmiş."
- İşte bu, sizin yalanlamış olduğunuz karar günüdür.
- Zalimleri, eşlerini ve onların tapınıp durdukları şeyleri toplayın.
- Allah'tan başka tapmış oldukları şeylerle birlikte onların hepsini Cehennem'in yoluna sürün.
- Onları hapsedin. Çünkü sorguya çekilecekler.
- Ne oldu size, neden birbirinize yardım etmiyorsunuz?
- Hayır, bugün onlar teslim olmuşlardır.
- Dönüp birbirlerini sorgularlar.
- "Siz bize sağ yanımızdan yaklaşıp haktan görünüyordunuz," derler.
- Diğerleri de; "Siz zaten inanmamıştınız ki," diye yanıt verirler.
- "Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu. Siz zaten azgın bir topluluk idiniz."
- "Artık rabbimizin sözünü hak ettik; azabı hep birlikte tadacağız."
- "Sizi saptırıp azdırmıştık. Çünkü biz de sapıp azmış kişilerdik."
- Artık onlar o gün azapta ortaktırlar.
- İşte biz suçlulara böyle davranırız.
- Çünkü onlara; "Allah'tan başka ilah yoktur!" dendiği zaman büyüklük taslarlardı.
- "Biz cinlenmiş bir şair için ilahlarımızı mı terk edeceğiz?" derlerdi.
- Halbuki o hakkı getirmiş ve diğer bütün elçileri de doğrulamıştı.
- Siz elbette o acı azabı tadacaksınız.
- Çekeceğiniz ceza yapmakta olduğunuzdan başka bir şeyin cezası değildir.
- Ama Allah'ın içtenlikli kulları bunun dışındadır.
- Onlar için bilinen belli bir yaşamlık vardır.
- Onlar türlü meyvelerle ağırlanırlar.
- Nimetlerle dolu cennetlerdedirler.
- Ve karşılıklı koltuklar üzerindedirler.
- Çevrelerinde pınarlardan doldurulmuş kadehler dolaştırılır.
- Bembeyazdır. İçenlere lezzet verir.
- Ne rahatsızlık verir, ne de sarhoş eder.
- Yanlarında da bakışlarını onlara çevirmiş güzel gözlüler vardır.
- Onlar korunmuş yumurtalar gibidirler.
- Birbirlerine dönüp bir şeyler sorarlar.
- Onlardan biri der ki; "Benim bir yakınım vardı."
- "Bana derdi ki; sen de mi inananlardansın?"
- "Biz, ölüp kemik ve ardından toprak haline geldikten sonra,' gerçekten diriltilip cezalandırılacak mıyız?"
- Yanındakilere şöyle der; "Siz onun şimdi nerede olduğunu biliyor musunuz?"
- Birden bakar ve onu Cehennemin ortasında görür.
- Ardından şöyle der; "Allah'a andolsun ki, az kalsın sen beni de yıkıma uğratacaktın."
- "Rabbimin nimeti olmasaydı, ben de şimdi seninle birlikte olacaktım."
- "Peki, artık biz ölmeyeceğiz, değil mi?"
- "Önceki ölümümüzden sonra bize ölüm yok. Cezaya da çarptırılmayacağız."
- Gerçekten büyük başarı ve mutluluk işte budur.
- Çalışanlar, işte böylesi için çalışsınlar.
- Ödül olarak bu mu daha iyi yoksa zakkum ağacı mı ?
- Biz ki o ağacı zalimler için bir sınama aracı kıldık.
- O, Cehennemin dibinde biten bir ağaçtır.
- Tomurcukları şeytanların başı gibidir.
- Onlar ondan kesinlikle yiyecekler ve karınlarını onunla dolduracaklar.
- Sonra bu yemeğin üzerine onlar için kaynar sudan bir içecek vardır.
- Ardından dönecekleri yer yine Cehennemdir.
- Çünkü onların ataları sapık bir yolda idiler.
- Kendileri de o yoldan koşup gittiler.
- Gerçekten onlardan önce gelip geçenlerin de çoğu sapıtmıştı.
- Biz ise onların içinden de uyarıcılar göndermiştik.
- Şimdi uyarılanların sonunun nasıl olduğuna bir bak.
- Yalnız Allah'ın içtenlikli kulları bunun dışındadır.
- Gerçekten Nuh bize seslenmişti de biz ne güzel karşılık vermiştik.
- Onu ve ailesini, o büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.
- Soyunu da devam ettirmiştik.
- Ardından gelenlere de onun için iyi bir ün bıraktık.
- Evrenler içinde Nuh'a esenlik olsun.
- îyi kulluk edenleri işte biz böyle ödüllendiririz.
- O, bizim inançlı kullarımızdandı.
- Sonra ötekileri suda boğuverdik.
- Kuşkusuz İbrahim de onun yolundaydı.
- O, rabbine tertemiz bir kalp ile yönelmişti.
- Hani o, babasına ve halkına; "Siz neye tapıyorsunuz?" demişti.
- "Allah'ı bırakıp da birtakım uydurma ilahları mı istiyorsunuz?"
- "Öyleyse evrenlerin rabbi hakkındaki düşünceniz nedir?"
- İbrahim sonra yıldızlara baktı.
- Ardından; "Gerçekten ben hastayım," dedi.
- Onlar da onu bırakıp gittiler.
- İbrahim sonra onların ilahlarına yaklaşıp; "Bir şey yemez misiniz?" dedi.
- "Niye konuşmuyorsunuz?"
- İyice yaklaşıp sağ eliyle onlara vurdu.
- Bir süre sonra, halk koşarak İbrahim'e geldi.
- İbrahim onlara şöyle dedi; "Kendi elinizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?"
- "Oysaki, sizi de yaptığınız şeyleri de Allah yarattı."
- Sonunda; "İbrahim için bir odun yığını hazırlayın da onu ateşin içine atın!" dediler.
- Böylece İbrahim'e bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz onları küçük düşürdük.
- Sonra İbrahim; "Ben rabbime gidiyorum. O, bana yol gösterecektir," dedi.
- "Rabbim, bana erdemli bir oğul bağışla."
- Bunun üzerine biz onu iyi huylu bir çocukla müjdeledik.
- Kendisiyle birlikte iş yapacak çağa geldiğinde, İbrahim oğluna dedi ki; "Oğulcuğum, rüyamda seni kurban ederken gördüm. Buna ne dersin?" Oğlu; "Sana emredileni yap baba. Allah'ın dilemesiyle beni sabredenlerden bulacaksın," dedi.
- İkisi de Allah'ın buyruğuna teslim oldu ve İbrahim oğlunu yüzükoyun yere yatırdı.
- Biz ona şöyle seslendik: "Ey İbrahim!"
- "Sen rüyanı uyguladın." İşte iyileri biz böyle ödüllendiririz.
- Hiç kuşku yok ki bu apaçık bir sınavdı.
- Oğlunun yerine, ona büyük bir kurbanlık verdik.
- Ve sonradan gelenlere onun için iyi bir ün bıraktık.
- Bizden İbrahim'e esenlik olsun.
- İyi kulluk edenleri işte biz böyle ödüllendiririz.
- O da bizim inançlı kullarımızdandı.
- Biz ona iyi kullardan bir elçi olarak İshak'ı müjdeledik.
- 0nu da İshak'ı da kutlu kıldık. İkisinin soyundan hem iyi kulluk edenler de var hem de apaçık zulmedenler de var.
- Andolsun ki, biz Musa'ya ve Harun'a sunumda bulunduk.
- Onları ve toplumlarını büyük bir sıkıntıdan kurtardık.
- Onlara yardım ettik, böylece üstün gelenler onlar oldular.
- Yine onlara apaçık bilgiler sunan bir kitap verdik.
- İkisini de dosdoğru yola ilettik.
- Sonradan gelenlere her ikisi için de iyi bir ün bıraktık.
- Bizden Musa'ya ve Harun'a esenlik olsun.
- İyi kulluk edenleri işte biz böyle ödüllendiririz.
- Her ikisi de inançlı kullarımızdandı.
- Gerçek şu ki Ilyas da elçi olarak gönderilenlerdendi.
- O toplumuna şöyle demişti; "Siz korkup sakınmaz mısınız?"
- "Yaratıcıların en güzeli olan Tanrıyı bırakıp Ba'l adlı puta mı tapıyorsunuz?"
- "Oysa sizin rabbiniz de sizden öncekilerin rabbi de Allah'tır."
- Sonunda onu yalanladılar. Bu yüzden onlar, Cehennem için mutlaka hazır bulundurulacaklardır.
- Yalnız Allah'ın içtenlikli kulları bunun dışındadır.
- Biz sonradan gelenlere Ilyas için de iyi bir ün bıraktık.
- Bizden Ilyas'a esenlik olsun.
- İyi kulluk edenleri işte biz böyle ödüllendiririz.
- Gerçekten o da bizim inançlı kullarımızdandı.
- Kuşkusuz Lut da elçi olarak gönderilenlerdendi.
- Hani biz onu ve ailesini topluca kurtarmıştık.
- Geride yalnızca yaşlı bir kadın kalmıştı.
- Sonra ötekilerin kökünü kazıdık.
- Kuşkusuz ki, siz, sabahlan onların yurtlarından geçersiniz.
- Geceleyin de geçersiniz. Yine de aklınızı kullanmaz mısınız?
- Doğrusu Yunus da elçi olarak gönderilenlerdendi.
- Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı.
- Sonra ad çekmişlerdi de o kaybetmişti.
- Derken kendisini kınayıp dururken, onu balık yutmuştu.
- Eğer rabbini yüceltenlerden olmasaydı;
- İnsanların diriltilecekleri güne kadar onun karnında kalacaktı.
- Bir süre sonra biz onu bitkin bir halde çıplak bir araziye çıkarmıştık.
- Onun için orada geniş yapraklı bir ağaç bitirdik.
- Ve onu yüz bin, hatta daha fazla kişiye elçi olarak gönderdik.
- Sonunda ona inandılar. Biz de onları belli bir süre yaşattık.
- Şimdi sen onlara sor; "Kızlar rabbinin de erkek çocuklar onların mı?"
- Yoksa biz melekleri, onların gözü önünde dişi olarak mı yarattık?
- Dikkat edin, onlar, yalanlarının bir sonucu olarak kesinlikle şöyle diyecekler:
- "Allah doğurdu!" Hiç kuşku yok ki, onlar yalancıdırlar.
- Allah kızları erkek çocuklara tercih mi etti?
- Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?
- Yine de düşünüp ibret almaz mısınız?
- Yoksa apaçık bir kanıtınız mı var?
- Eğer doğru söylüyorsanız, haydi kitabınızı getirin.
- Bir de Allah ile cinler arasında bir soy bağı icat ettiler. Cinler de elbette hesaba çekilebileceklerini biliyorlar.
- Allah onların yakıştırdıkları şeylerden uzaktır.
- Yalnız Allah'ın içtenlikli kulları bunun dışındadır.
- Gerçek şu ki, sizler ve taptıklarınız...
- Hiçbiriniz Allah'a karşı kimseyi saptıramazsımz.
- Yalnız Cehennemi hak edenler bunun dışındadır.
- Melekler derler ki; "Her birimizin belirli bir yeri vardır."
- "Biz dizi dizi dizilenleriz."
- "Ve biz Allah'ı yüceltenleriz."
- O inkarcılar şunu da diyorlardı:
- "Eğer yanımızda öncekilere verilenler gibi bir öğüt olsaydı."
- "Elbette ki, biz Allah'ın iyi kullarından olurduk."
- Oysa onlar o öğüdü inkar ettiler! Ama yakında gerçeği bilecekler.
- Doğrusu, elçilikle görevlendirdiğimiz kullarımız için bizim bir sözümüz vardır.
- Onlara kesinlikle yardım erişecektir.
- Ve bizim ordumuz elbette üstün gelecektir.
- Öyleyse sen bir süre onlardan yüz çevir.
- Onların halini gör, yakında onlar da görecekler.
- Yoksa onlar azabımızın çabucak gelmesini mi istiyorlar?
- O azap, yurtlarına indiğinde, uyarılan fakat yola gelmeyenlerin sabahı ne kötü olacaktır.
- Sen bir süre onlardan yüz çevir.
- Ve gör neler olacak. Yakında onlar da görecekler.
- Üstünlük ve güç sahibi olan rabbin onların yakıştırdıkları şeylerden uzaktır.
- Bizden, tüm elçi olarak gönderilenlere esenlik olsun!
- Ve elbette ki övgü, evrenlerin rabbi olan Allah'adır.