Tur Suresi
Mustafa Cemil Kılıç Meali
Esirgeyen, Bağışlayan Allah'ın Adıyla...
- Tur a andolsun!
- Satır satır yazılmış kitaba andolsun!
- Ki o, ince deri üzerine yazılmıştır.
- O bayındır eve andolsun!
- Yükseltilmiş tavan gibi olan gökyüzüne andolsun!
- Kaynatılmış denize andolsun!
- Hiç kuşku yok ki, rabbinin azabı kesinlikle gerçekleşecektir!
- Onu engelleyecek hiçbir güç yoktur.
- O gün gök sarsılıp sallanacaktır.
- Dağlar hareket edip yürüyecektir.
- O gün, gerçeği yalanlayanlara yazıklar olsun!
- Onlar ki, bir bataklıkta oynamaktadırlar.
- O gün, itile kakıla Cehennem ateşine atılacaklardır.
- İşte, yalanlamakta olduğunuz ateş budur.
- Bu da mı bir büyüdür? Yoksa siz görmüyor musunuz?
- Girin oraya! İster dayanın, ister dayanmayın, sizin için birdir. Çünkü yaptıklarınızdan dolayı cezalandırılacaksınız.
- Allah'tan sakınanlar ise cennetler ve nimetler içindedir.
- Onlar rablerinin kendilerine verdikleri ile sevinçlidirler. Rableri, onları çılgın alevin azabından korumuştur.
- Onlara; "Yapıp ettiklerinizin karşılığı olarak sağlıkla yiyin, için!" denilir.
- Onlar sıra sıra dizilmiş koltuklara kurulmuşlardır. Ve biz onları güzel gözlü eşlerle birleştirmişizdir.
- İnananları ve onların soylarından, inanarak inançlı ana babalarına uyanları birbirine kavuşturmuş, kimsenin çalışmasından da bir şeyi eksiltmemişizdir. Herkes kendi kazandığına bağlıdır.
- Bir de onlara meyveler ve canlarının çektiği etler sunmuşuzdur.
- Orada birbirlerine kadeh sunarlar. Orada saçmalama yoktur. Günaha girdirme de yoktur.
- Çevrelerinde de kendilerine özel, sedefinde saklı inciler gibi genç delikanlılar dolaşırlar.
- Birbirlerine dönüp hal hatır sorarlar.
- Derler ki; "Biz bundan önce ailemizin arasındayken korkardık."
- "Allah bize iyilik etti de bizi kavurucu azaptan korudu."
- "Biz, önceden de ona dua ediyorduk. Gerçekten o, iyilik sahibi ve esirgeyici olandır."
- Sen artık öğüt ver. Rabbinin nimetine andolsun ki, sen ne bir gelecekten haber verensin ne de bir delisin.
- Yoksa, "O bir şairdir, onun ölmesini bekliyoruz," mu diyorlar?
- De ki; "Bekleyedurun; ben de sizinle birlikte beklemekteyim."
- Yoksa onlara bunu akılları mı emrediyor, ya da onlar azgın bir topluluk mudurlar?
- Yoksa, "Onu kendi uydurdu," mu diyorlar? Hayır, onlar inanmazlar.
- Eğer doğru söylüyorlarsa, onun gibi bir söz getirsinler.
- Yoksa kendileri, hiçbir şey olmadan mı yaratıldılar. Yoksa yaratıcıları kendileri midir?
- Yoksa, gökleri ve yeri onlar mı yarattı? Hayır, onlar kesinlikle bilmiyorlar.
- Yoksa rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa egemenlik sahibi olan onlar mıdır?
- Yoksa bir merdivenleri var da onunla çıkıp gökleri mi dinliyorlar? Eğer öyleyse, onların dinleyenleri, buna ilişkin açık bir kanıt getirsinler.
- Yoksa kızlar Allah'ın, oğullar sizin mi?
- Yoksa sen onlardan ücret istiyorsun da onlar ağır bir yük altına mı giriyorlar?
- Yoksa bilinmezliğe ilişkin bilgi kendi yanlarında da, onu kendileri mi yazıyorlar?
- Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek olanlar, o inkar edenlerin ta kendileridir.
- Yoksa onların Allah'tan başka bir ilahı mı var? Oysa Allah onların ortak koştuğu şeylerden uzaktır.
- Onlar gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler; "Bu, birbiri üzerine yığılmış buluttur!" derler.
- Artık sen çarpılacakları güne erişinceye kadar onları kendi hallerine bırak.
- O gün, tuzakları kendilerine bir yarar sağlamayacak; onlara yardım da edilmeyecektir.
- Zulmedenlere bunun dışında bir ceza daha vardır. Oysa çokları bilmezler.
- Artık sen, rabbinin hükmüne sabır göster. Çünkü gerçekten sen, bizim gözlerimizin önündesin. Ve her kalkışında da rabbini övgüyle yücelt.
- Gecenin bir bölümünde ve yıldızlar kaybolurken de onu yine yüceltmeye devam et.