Yasin Suresi

Mustafa Cemil Kılıç Meali

Esirgeyen, Bağışlayan Allah'ın Adıyla

  1. Yasin.
  2. Erdemli bilginin kaynağı olan Kur'an'a andolsun.
  3. Gerçek şu ki, sen elçi olarak gönderilenlerdensin.
  4. Sen ki, dosdoğru bir yoldasın.
  5. Bu kitap, güçlü ve bağışlayıcı olan Allah tarafından indirilmiştir.
  6. Bu kitap, ataları uyarılmamış olan ve bu nedenle kendileri de aymazlık içinde kalanları uyarman için indirilmiştir.
  7. Andolsun ki, onların çoğu için Allah'ın sözü gerçek olmuştur; artık inanmazlar.
  8. Biz ki, onların boyunlarına boyunduruklar geçirdik. O boyunduruklar çenelerine dayanır. Bu yüzden başları yukarıya kalkıktır.
  9. Önlerine bir set, arkalarına da başka bir set çektik de böylece onları kuşattık. Artık göremezler.
  10. Bu nedenle, onları uyarsan da uyarmasan da birdir. Artık inanmazlar.
  11. Sen yalnızca Tanrının öğüdüne uyan ve kendisini görmediği halde, bağışlayıcı olan Allah'tan sakınanları uyarabilirsin. İşte böyle kişileri güzel bir bağışlanma ve bol bir ödülle müjdele.
  12. Kuşku yok ki, ölüleri diriltecek olan biziz. Onların yaptıkları işleri de, arkada bıraktıkları izleri de yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kitapta sayıp toplamışızdır.
  13. Sen onlara o kentin halkını örnek ver. Hani oraya elçiler gelmişti.
  14. Hani onlara iki elçi göndermiştik de onları yalanlamışlardı. Biz de üçüncüsünü gönderip o ikisini desteklemiştik. Onlar; "Biz, size gönderilen elçileriz!" demişlerdi.
  15. O kentin halkı ise elçilere şöyle demişti; "Siz de ancak bizim gibi birer insansınız. Bağışlayıcı olan Allah hiçbir şey indirmiş değildir. Siz yalnızca yalan söylüyorsunuz."
  16. Elçiler de şöyle karşılık vermişlerdi; "Rabbimiz biliyor ki, biz size gönderilmiş elçileriz."
  17. "Bize düşen açıkça duyurmaktır."
  18. Onların yanıtı ise şu olmuştu; "Doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz kesinlikle sizi taşlar ve acıklı bir biçimde cezalandırırız."
  19. Bunun üzerine elçiler; "Sizin uğursuzluğunuz kendinizdendir. Yoksa size öğüt verilmesini mi uğursuzluk sayıyorsunuz? Gerçekten siz sınırı aşmış bir toplumsunuz!" demişlerdi.
  20. O sırada kentin öbür ucundan bir adam koşarak gelmiş ve şöyle demişti; "Ey halkım, bu elçilere uyun."
  21. "Uyun çünkü, bu kimseler sizden hiçbir ücret istemiyor ve dosdoğru bir yolda bulunuyorlar."
  22. "Ben niçin beni var eden Tanrıya kulluk etmeyeyim? Sonunda siz de ona döndürüleceksiniz."
  23. "Ben ki, ondan başka ilahlar edinir miyim hiç? Bağışlayıcı olan Allah, bana bir zarar vermeyi dilerse onların kayırması hiçbir yarar sağlamaz ve onlar beni kurtaramaz."
  24. "Kuşku yok ki işte o zaman ben apaçık bir sapkınlığa gömülmüş olurum."
  25. "Halbu ki ben sizin de rabbiniz olan Allah'a inandım. Öyleyse beni dinleyin."
  26. Ona; "Cennete gir!" denildi. O ise; "Keşke halkım da gerçeği anlasaydı!"
  27. "Rabbimin beni bağışladığını ve beni ağırlananlardan kıldığını keşke halkım da bilseydi!" dedi.
  28. Ondan sonra biz, onun halkının üzerine gökten bir ordu indirmedik. Çünkü, buna gerek duymadık.
  29. Yalnızca korkunç bir ses onlara yetti. Sonunda sessiz bir kül yığınına dönüverdiler.
  30. Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine bir elçi gelmeye görsün hemen onunla alay etmeye yeltenirler.
  31. Kendilerinden önce nice kuşakları yok ettiğimizi görmüyorlar mı? Onlar bir daha geri dönemezler.
  32. Sonunda hepsi toplanıp huzurumuza getirileceklerdir.
  33. Ölü toprak onlar için etkili bir kanıttır. Biz onu dirilttik, ondan ürünler çıkardık. Onlar, o ürünlerden beslenip duruyorlar.
  34. Biz yeryüzünde nice hurma bahçeleri ve üzüm bağları yarattık. Aralarından da pınarlar fışkırttık.
  35. Biz bunları onun ürünlerinden ve kendi elleriyle ürettiklerinden yesinler diye yaptık. Yine de şükretmezler mi?
  36. Yerin bitirdiklerinden, insanların kendi türlerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden türlü çiftleri yaratan o Allah pek yücedir.
  37. Onlar için gece de etkili bir kanıttır. Gündüzü ondan çekip alırız da karanlıklar içinde kalıverirler.
  38. Güneş de kendisi için belirlenmiş bir yere doğru akıp gitmektedir. İşte bu, güçlü ve her şeyi bilmekte olan Tanrının kurduğu bir düzendir.
  39. Biz Ay için de yörüngeler belirledik. Sonunda o eski bir hurma dalı gibi bükülmüş bir duruma gelir.
  40. Ne Güneş, Ay a yetişebilir ne de gece, gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede akıp gider.
  41. Soylarını dolu bir gemide taşımamız da onlar için etkili bir kanıttır.
  42. Ve onlar için biz, daha başka taşıtlar da yarattık.
  43. Dilersek onları suda boğarız da ne yardımlarına koşan olur, ne de başka bir yolla kurtarılırlar.
  44. Ancak katımızdan bir bağışla ve belirli bir zamana kadar yaşatılmak üzere kurtulurlarsa, o başkadır.
  45. Onlara; "Geçmişinizden ibret alın ve geleceğiniz için sakının ki bağışlanasmız," denilmişti.
  46. Onlar ki, kendilerine rablerinin ayetlerinden bir ayet gelmeye görsün, kesinlikle ondan yüz çeviriyorlardı.
  47. Onlara; "Allah'ın size yaşamlık olarak verdiği şeylerden bağışta bulunun," dendiği zaman, inkarcılar, inananlara; "Dilediği takdirde Allah'ın doyurabileceği kimseleri biz mi doyuracağız? Siz iyice şaşırmışsınız!" dediler.
  48. Bir de şöyle derler; "Eğer doğru söylüyorsanız kendisiyle bizi tehdit ettiğiniz felaket ne zaman gerçekleşecek?"
  49. Onlar ki, çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak tek bir çığlığı beklemekteler.
  50. O zaman ne bir vasiyette bulunmaya güçleri yetecek ne de ailelerine dönebileceklerdir.
  51. Boruya üflenince de, onlar mezarlarından kalkıp rablerine koşacaklardır.
  52. O zaman, "Vay halimize!" derler. "Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı? Bu, bağışlayıcı olan Tanrının bildirdiği şeydir. Demek elçiler doğru söylüyorlarmış."
  53. Korkunç bir sesle onların hepsi huzurumuzda toplanır.
  54. O gün kimseye bir haksızlık yapılmaz. Yalnızca yaptıklarınızın karşılığını görürsünüz.
  55. Kuşkusuz o gün, Cennettekiler eğlenceyle meşguldürler.
  56. Eşleriyle birlikte gölgeliklerdeki koltuklara kurulmuşlardır.
  57. Orada, onlar için meyveler vardır. Canlarının çektiği her şey onlarındır.
  58. Bir de onlara, esirgeyici olan Tanrı'dan sözlü selam vardır.
  59. "Ey suçlular, siz bugün ayrılın."
  60. "Ey Adem'in çocukları, Şeytana tapmayacağınıza ilişkin sizden söz almamış mıydım? Çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır."
  61. "Yalnızca bana kulluk edin. Bu, en doğru yoldur."
  62. "Gerçekten Şeytan sizden pek çok toplumu yoldan çıkarıp saptırdı. Yine de aklınızı kullanmaz mısınız?"
  63. "İşte, size söz verilen Cehennem budur!"
  64. "İnkarcılığınız yüzünden bugün oraya girin."
  65. O gün onların ağızlarını damgalarız da bize elleri konuşur. Ayakları da yaptıklarına tanıklık eder.
  66. Dikseydik, onların gözlerini tümüyle silip kör ederdik de öylece yollarda koşuşurlardı. O zaman nasıl göreceklerdi?
  67. Yine dikseydik oldukları yerde şekillerini değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri dönebilirlerdi.
  68. Kimi uzun ömürlü kılarsak, onu yaratılışta tersine çevirip çocuklaştırırız. Yine de akıllarını işletmezler mi?
  69. Biz o elçiye şiir öğretmedik. Çünkü bu, ona yakışmazdı. Ona verilen yalnızca bir öğüt ve apaçık bir Kur andır.
  70. Bu Kur'an, diri olanları uyarsın ve inkarcıların cezası gerçekleşsin diye indirilmiştir.
  71. Kendi gücümüzün eseri olarak, onlar için yarattığımız hayvanları ve onlara sahip olduklarını görmezler mi?
  72. O hayvanları biz uysal kıldık. Onların kimini binek olarak kullanırlar, kimini de yerler.
  73. Onlarda kendileri için içilecek sütler ve pek çok başka yararlar vardır. Yine de şükretmezler mi?
  74. Ama onlar kendilerine yardım edilir umuduyla Allah'tan başka ilahlar edindiler.
  75. Halbuki o ilahların onlara yardım etmeye güçleri yetmez. Tersine kendileri onlar için yardıma hazır askerlerdir.
  76. Artık onların sözü seni üzmesin. Biz onların sır olarak sakladıklarını da açıkladıklarını da biliyoruz.
  77. İnsan, bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu? Buna karşın o bize apaçık bir düşman kesilir.
  78. Kendi yaratılışını unutarak; "Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?" deyip bize örnek vermeye kalkışır.
  79. De ki; "Kim onları ilk kez yarattıysa onları yine o diriltecektir. Çünkü o, her türlü yaratmayı çok iyi bilendir."
  80. Sizin için yeşil ağaçtan ateş çıkaran odur. Nitekim siz onunla ateş yakıyorsunuz.
  81. Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerini yaratmaya güç yetiremez mi? Elbette güç yetirir. Evet, o her şeyi yaratan ve her şeyi bilendir.
  82. Bir şey yaratmak istediği zaman, onun tek yaptığı yalnızca, "Ol!" demekten ibarettir. O da hemen oluverir.
  83. Her şeyin yönetimini elinde bulunduran o Allah çok yücedir. Sonunda siz de ona döndürüleceksiniz.