Yasin Suresi
Mustafa Cemil Kılıç Meali
Esirgeyen, Bağışlayan Allah'ın Adıyla
- Yasin.
- Erdemli bilginin kaynağı olan Kur'an'a andolsun.
- Gerçek şu ki, sen elçi olarak gönderilenlerdensin.
- Sen ki, dosdoğru bir yoldasın.
- Bu kitap, güçlü ve bağışlayıcı olan Allah tarafından indirilmiştir.
- Bu kitap, ataları uyarılmamış olan ve bu nedenle kendileri de aymazlık içinde kalanları uyarman için indirilmiştir.
- Andolsun ki, onların çoğu için Allah'ın sözü gerçek olmuştur; artık inanmazlar.
- Biz ki, onların boyunlarına boyunduruklar geçirdik. O boyunduruklar çenelerine dayanır. Bu yüzden başları yukarıya kalkıktır.
- Önlerine bir set, arkalarına da başka bir set çektik de böylece onları kuşattık. Artık göremezler.
- Bu nedenle, onları uyarsan da uyarmasan da birdir. Artık inanmazlar.
- Sen yalnızca Tanrının öğüdüne uyan ve kendisini görmediği halde, bağışlayıcı olan Allah'tan sakınanları uyarabilirsin. İşte böyle kişileri güzel bir bağışlanma ve bol bir ödülle müjdele.
- Kuşku yok ki, ölüleri diriltecek olan biziz. Onların yaptıkları işleri de, arkada bıraktıkları izleri de yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kitapta sayıp toplamışızdır.
- Sen onlara o kentin halkını örnek ver. Hani oraya elçiler gelmişti.
- Hani onlara iki elçi göndermiştik de onları yalanlamışlardı. Biz de üçüncüsünü gönderip o ikisini desteklemiştik. Onlar; "Biz, size gönderilen elçileriz!" demişlerdi.
- O kentin halkı ise elçilere şöyle demişti; "Siz de ancak bizim gibi birer insansınız. Bağışlayıcı olan Allah hiçbir şey indirmiş değildir. Siz yalnızca yalan söylüyorsunuz."
- Elçiler de şöyle karşılık vermişlerdi; "Rabbimiz biliyor ki, biz size gönderilmiş elçileriz."
- "Bize düşen açıkça duyurmaktır."
- Onların yanıtı ise şu olmuştu; "Doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz kesinlikle sizi taşlar ve acıklı bir biçimde cezalandırırız."
- Bunun üzerine elçiler; "Sizin uğursuzluğunuz kendinizdendir. Yoksa size öğüt verilmesini mi uğursuzluk sayıyorsunuz? Gerçekten siz sınırı aşmış bir toplumsunuz!" demişlerdi.
- O sırada kentin öbür ucundan bir adam koşarak gelmiş ve şöyle demişti; "Ey halkım, bu elçilere uyun."
- "Uyun çünkü, bu kimseler sizden hiçbir ücret istemiyor ve dosdoğru bir yolda bulunuyorlar."
- "Ben niçin beni var eden Tanrıya kulluk etmeyeyim? Sonunda siz de ona döndürüleceksiniz."
- "Ben ki, ondan başka ilahlar edinir miyim hiç? Bağışlayıcı olan Allah, bana bir zarar vermeyi dilerse onların kayırması hiçbir yarar sağlamaz ve onlar beni kurtaramaz."
- "Kuşku yok ki işte o zaman ben apaçık bir sapkınlığa gömülmüş olurum."
- "Halbu ki ben sizin de rabbiniz olan Allah'a inandım. Öyleyse beni dinleyin."
- Ona; "Cennete gir!" denildi. O ise; "Keşke halkım da gerçeği anlasaydı!"
- "Rabbimin beni bağışladığını ve beni ağırlananlardan kıldığını keşke halkım da bilseydi!" dedi.
- Ondan sonra biz, onun halkının üzerine gökten bir ordu indirmedik. Çünkü, buna gerek duymadık.
- Yalnızca korkunç bir ses onlara yetti. Sonunda sessiz bir kül yığınına dönüverdiler.
- Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine bir elçi gelmeye görsün hemen onunla alay etmeye yeltenirler.
- Kendilerinden önce nice kuşakları yok ettiğimizi görmüyorlar mı? Onlar bir daha geri dönemezler.
- Sonunda hepsi toplanıp huzurumuza getirileceklerdir.
- Ölü toprak onlar için etkili bir kanıttır. Biz onu dirilttik, ondan ürünler çıkardık. Onlar, o ürünlerden beslenip duruyorlar.
- Biz yeryüzünde nice hurma bahçeleri ve üzüm bağları yarattık. Aralarından da pınarlar fışkırttık.
- Biz bunları onun ürünlerinden ve kendi elleriyle ürettiklerinden yesinler diye yaptık. Yine de şükretmezler mi?
- Yerin bitirdiklerinden, insanların kendi türlerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden türlü çiftleri yaratan o Allah pek yücedir.
- Onlar için gece de etkili bir kanıttır. Gündüzü ondan çekip alırız da karanlıklar içinde kalıverirler.
- Güneş de kendisi için belirlenmiş bir yere doğru akıp gitmektedir. İşte bu, güçlü ve her şeyi bilmekte olan Tanrının kurduğu bir düzendir.
- Biz Ay için de yörüngeler belirledik. Sonunda o eski bir hurma dalı gibi bükülmüş bir duruma gelir.
- Ne Güneş, Ay a yetişebilir ne de gece, gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede akıp gider.
- Soylarını dolu bir gemide taşımamız da onlar için etkili bir kanıttır.
- Ve onlar için biz, daha başka taşıtlar da yarattık.
- Dilersek onları suda boğarız da ne yardımlarına koşan olur, ne de başka bir yolla kurtarılırlar.
- Ancak katımızdan bir bağışla ve belirli bir zamana kadar yaşatılmak üzere kurtulurlarsa, o başkadır.
- Onlara; "Geçmişinizden ibret alın ve geleceğiniz için sakının ki bağışlanasmız," denilmişti.
- Onlar ki, kendilerine rablerinin ayetlerinden bir ayet gelmeye görsün, kesinlikle ondan yüz çeviriyorlardı.
- Onlara; "Allah'ın size yaşamlık olarak verdiği şeylerden bağışta bulunun," dendiği zaman, inkarcılar, inananlara; "Dilediği takdirde Allah'ın doyurabileceği kimseleri biz mi doyuracağız? Siz iyice şaşırmışsınız!" dediler.
- Bir de şöyle derler; "Eğer doğru söylüyorsanız kendisiyle bizi tehdit ettiğiniz felaket ne zaman gerçekleşecek?"
- Onlar ki, çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak tek bir çığlığı beklemekteler.
- O zaman ne bir vasiyette bulunmaya güçleri yetecek ne de ailelerine dönebileceklerdir.
- Boruya üflenince de, onlar mezarlarından kalkıp rablerine koşacaklardır.
- O zaman, "Vay halimize!" derler. "Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı? Bu, bağışlayıcı olan Tanrının bildirdiği şeydir. Demek elçiler doğru söylüyorlarmış."
- Korkunç bir sesle onların hepsi huzurumuzda toplanır.
- O gün kimseye bir haksızlık yapılmaz. Yalnızca yaptıklarınızın karşılığını görürsünüz.
- Kuşkusuz o gün, Cennettekiler eğlenceyle meşguldürler.
- Eşleriyle birlikte gölgeliklerdeki koltuklara kurulmuşlardır.
- Orada, onlar için meyveler vardır. Canlarının çektiği her şey onlarındır.
- Bir de onlara, esirgeyici olan Tanrı'dan sözlü selam vardır.
- "Ey suçlular, siz bugün ayrılın."
- "Ey Adem'in çocukları, Şeytana tapmayacağınıza ilişkin sizden söz almamış mıydım? Çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır."
- "Yalnızca bana kulluk edin. Bu, en doğru yoldur."
- "Gerçekten Şeytan sizden pek çok toplumu yoldan çıkarıp saptırdı. Yine de aklınızı kullanmaz mısınız?"
- "İşte, size söz verilen Cehennem budur!"
- "İnkarcılığınız yüzünden bugün oraya girin."
- O gün onların ağızlarını damgalarız da bize elleri konuşur. Ayakları da yaptıklarına tanıklık eder.
- Dikseydik, onların gözlerini tümüyle silip kör ederdik de öylece yollarda koşuşurlardı. O zaman nasıl göreceklerdi?
- Yine dikseydik oldukları yerde şekillerini değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri dönebilirlerdi.
- Kimi uzun ömürlü kılarsak, onu yaratılışta tersine çevirip çocuklaştırırız. Yine de akıllarını işletmezler mi?
- Biz o elçiye şiir öğretmedik. Çünkü bu, ona yakışmazdı. Ona verilen yalnızca bir öğüt ve apaçık bir Kur andır.
- Bu Kur'an, diri olanları uyarsın ve inkarcıların cezası gerçekleşsin diye indirilmiştir.
- Kendi gücümüzün eseri olarak, onlar için yarattığımız hayvanları ve onlara sahip olduklarını görmezler mi?
- O hayvanları biz uysal kıldık. Onların kimini binek olarak kullanırlar, kimini de yerler.
- Onlarda kendileri için içilecek sütler ve pek çok başka yararlar vardır. Yine de şükretmezler mi?
- Ama onlar kendilerine yardım edilir umuduyla Allah'tan başka ilahlar edindiler.
- Halbuki o ilahların onlara yardım etmeye güçleri yetmez. Tersine kendileri onlar için yardıma hazır askerlerdir.
- Artık onların sözü seni üzmesin. Biz onların sır olarak sakladıklarını da açıkladıklarını da biliyoruz.
- İnsan, bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu? Buna karşın o bize apaçık bir düşman kesilir.
- Kendi yaratılışını unutarak; "Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?" deyip bize örnek vermeye kalkışır.
- De ki; "Kim onları ilk kez yarattıysa onları yine o diriltecektir. Çünkü o, her türlü yaratmayı çok iyi bilendir."
- Sizin için yeşil ağaçtan ateş çıkaran odur. Nitekim siz onunla ateş yakıyorsunuz.
- Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerini yaratmaya güç yetiremez mi? Elbette güç yetirir. Evet, o her şeyi yaratan ve her şeyi bilendir.
- Bir şey yaratmak istediği zaman, onun tek yaptığı yalnızca, "Ol!" demekten ibarettir. O da hemen oluverir.
- Her şeyin yönetimini elinde bulunduran o Allah çok yücedir. Sonunda siz de ona döndürüleceksiniz.