Zariyat Suresi
Mustafa Cemil Kılıç Meali
Esirgeyen, Bağışlayan Allah'ın Adıyla...
- O savurdukça savuran rüzgarlara andolsun!
- Yükünü yüklenmiş bulutlara andolsun!
- Kolayca akıp giden gemilere andolsun!
- İşleri bölüştüren meleklere andolsun!
- Kuşku yok ki size söz verilen şey kesinlikle doğrudur.
- Yargı günü elbette ki gerçekleşecektir.
- Kıvrımlı yolları olan gökyüzüne de andolsun.
- Doğrusu siz çelişkili sözler içerisindesiniz.
- Ancak aldatılanlar o büyük gerçekten döndürülüyor.
- Kahrolsun o yalancılar!
- Çünkü onlar bilgisizlik içindedirler.
- "Yargı günü ne zaman?" diye sorarlar.
- O gün onların ateş üstünde kavrulacakları gündür.
- Cezanızı tadın. Çabucak gelmesini istediğiniz şey işte budur.
- Allah'tan sakınanlar ise Cennet bahçelerinde ve pınar başlarındadır.
- Rablerinin kendilerine verdiklerini almışlardır. Çünkü onlar dünyada iken iyi kimseler idiler.
- Geceleri pek az uyurlardı.
- Seher vakitlerinde bağışlanma dilerlerdi.
- Onların mallarında isteyen ihtiyaç sahipleri için de bir pay vardı.
- Kesin olarak inanacak kimseler için yeryüzünde nice ibretler vardır.
- Kendi canlarınızda da nice ibretler vardır. Yine de görmez misiniz?
- Gökte, yaşamlık ve size söz verilen başka şeyler vardır.
- Göğün ve yerin rabbine andolsun ki, sizin konuşmanız nasıl bir gerçek ise, bu da öylece bir gerçektir.
- İbrahim'in değerli konuklarının haberi sana geldi mi?
- Hani yanına girdiklerinde, "Esenlik olsun!" demişlerdi. O da "Tanımadığım kimseler, size de esenlik olsun!" demişti.
- Sonra ailesinin yanma varmış, besili bir buzağıyla dönmüştü.
- Onu onların önüne sürüp, "Yemez misiniz?" demişti.
- Onlardan ötürü içine bir korku düşmüştü. "Korkma!" dediler ve ona bilgin bir oğlan çocuğu müjdelediler.
- Karısı hayretle seslenerek geldi. Elini yüzüne çarparak: "Ben kısır bir kocakarıyım!" dedi.
- Dediler ki; "Rabbin böyle buyurdu. Gerçek şu ki o, erdemli bilginin kaynağı olup her şeyi gereğince bilendir."
- İbrahim onlara; "Amacınız nedir, ey elçiler?" diye sormuştu.
- Dediler ki; "Biz suçlu bir topluma gönderildik."
- "Üzerlerine balçıktan yapılmış taşlar atacağız."
- "O taşlar, rabbinin katında sınırı aşanlar için damgalanmıştır."
- Sonra, orada inananlardan kim varsa hepsini çıkardık.
- Zaten orada bir evin dışında hiçbir Müslüman bulunmuyordu.
- Biz orada, acı bir azaptan korkan kimseler için bir ibret işareti bıraktık.
- Apaçık bir kanıt ile Firavuna gönderdiğimiz Musa'da da ibretler vardır.
- Firavun ise ordusuyla birlikte yüz çevirdi ve; "Bu ya büyücü, ya da delinin biridir!" dedi.
- Bunun üzerine, onu da ordusunu da yakalayıp denizin ortasına attık. Bu sırada o kendi kendini suçlayıp duruyordu.
- Ad toplumunda da ibretler vardır. Üzerlerine korkunç bir rüzgar göndermiştik.
- Bir rüzgar ki, dokunduğu her şeyi toza çeviriyordu.
- Semud toplumunda da ibretler vardır. Onlara; "Belli bir süreye kadar dünyadan yararlanın!" denmişti.
- Fakat rablerinin buyruğuna karşı geldiler. Bu yüzden, bakıp dururlarken onları bir yıldırım çarpıverdi.
- Ne kalkıp kaçabildiler ne de onlara yardım eden oldu.
- Daha önce de Nuh halkını batırmıştık. Çünkü onlar da doğruluktan ayrılmış bir topluluktu.
- Göğü kendi gücümüzle biz kurduk ve biz onu genişletmekteyiz.
- Yeryüzünü de biz döşedik. Biz ne güzel döşeyiciyizdir.
- Biz her şeyden çift çift yarattık. Umulur ki, iyice düşünürsünüz.
- O halde Allah'a koşun. Çünkü ben, size onun katından gelen apaçık bir uyarıcıyım.
- Allah ile birlikte başka bir ilah edinmeyin. Çünkü ben size onun katından gelen apaçık bir uyarıcıyım.
- İşte böyle, onlardan öncekilere her ne zaman bir elçi geldiyse, "Bu, bir büyücüdür!" veya "Bu bir delidir!" derlerdi.
- Yoksa birbirlerine akıl mı verdiler? Hayır, doğrusu onlar azgın bir topluluktur.
- Öyleyse sen onlardan artık yüz çevir. Çünkü sen kınanacak değilsin.
- Ama yine de öğüt ver. Çünkü öğüt vermek inananlar için yararlıdır.
- Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etmeleri için yarattım.
- Ben onlardan bir yaşamlık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum.
- Kuşku yok ki, yaşamlık veren, güç sahibi ve sağlam olan yalnızca Allah'tır.
- Şu bir gerçek ki, bu zulmedenlerin, tıpkı önceki arkadaşlarının günahları gibi günahları vardır. O halde acele etmesinler.
- Kendilerine söz verilen günün azabından dolayı o inkarcılara yazıklar olsun.