Hicr
HİCR SURESİ ÖMER SEVİNÇGÜL MEALİ
‘Hicr, dağları oyarak kendine evler yapan Semud halkının yaşadığı yerin adıdır. Salih aleyhisselâm oraya peygamber olarak gönderilmiştir.’
Bismillahirrahmanirrahîm.
- Elif, lâm, ra. Bunlar, kitabın, apaçık Kur’an’ın ayetleridir.
- Gün gelir, azapla yüz yüze gelen inkârcılar, “Keşke Müslüman olsaydık!” diye hayıflanırlar.
- Bırak onları yesinler, keyif sürsünler. Emel kendilerini oyalayadursun. İleride bilecekler!
- Biz, hiçbir kentin halkını, bir uyarı belgesi göndermeksizin helak etmedik.
- Bir toplum ‘kendileri için belirlenen’ yaşama süresinin sonunu ne erteleyebilir, ne de öne alabilir.
- “Ey kendisine kitap indirilen kişi!” dediler, “Sen kesinlikle delisin!
- “Doğru sözlülerden biriysen ‘azap etmekle görevli’ melekleri getirsene!”
- Biz, melekleri hak üzere indiririz. O zaman işleri hemen bitirilir, kendilerine süre verilmez.
- Kur’an’ı biz indirdik, koruyacak olan da elbet biziz!
- Andolsun! Senden önce de eski toplumlara peygamberler göndermiştik.
- O zamanın insanları da kendilerine gelen her peygamberle alay ediyorlardı.
- Biz onu ‘alay etme düşüncesini’ umursamaz bir tavırla günahlara dalan suçluların yüreklerine sokarız.
- Kendilerinden önce yaşamış olanların başlarına gelenler önlerinde dururken, onlar yine de inanmazlar.
- Kendilerine gökten bir kapı açsak da yükselip çıksalar yine inanmazlardı.
- “Herhâlde hayaller görüyoruz. Biz büyülenmiş olmalıyız!” derlerdi.
- Andolsun! Biz, gökyüzünde saraylar yaptık. Seyredenler için onu süsledik.
- Onları ‘gökteki yıldız saraylarını’ kovulmuş bütün şeytanlara karşı koruma altına aldık.
- ‘Gökteki meleklerin konuşmalarına’ kulak verip bilgi çalmak isteyenleri ‘bazı cinleri, şeytanları’ parlak bir ateş topu kovalar.
- Yeryüzünü yayıp uzattık. Üzerine büyük baskılar ‘yerinden oynatılmaz dağlar, tepeler’ yerleştirdik. Orada bir ölçüye göre ‘dengeli bir biçimde’ türlü bitkiler bitirdik.
- Orada, hem sizin, hem de rızkları sizin tarafınızdan verilmeyen başka canlılar için geçim araçları var ettik.
- Her şeyin hazinesi bizim katımızdadır. Biz, her şeyi belli bir ölçüye göre indiririz.
- Aşılayıcı rüzgârlar gönderiyoruz. Yukarıdan su indiriyor, onu size içiriyoruz. Yoksa siz onu toplayamazdınız.
- Hayatı yaratan da biziz, ölümü var eden de. Silinip gittikleri zaman da hepsi yine bizim olacaklar.
- Andolsun! Sizden önce gelip gidenleri de biliyoruz, geride kalanları ‘daha sonra gelecek olanları’ da.
- Rabbin onları toplayacaktır. O her işini nice hikmetler gözeterek yapar, her şeyi bilir.
- Andolsun! İnsanı, kuru çamurdan biçimlendirilmiş bir balçıktan yarattık.
- Cinleri de daha önce dumansız bir ateşten yaratmıştık.
- Hatırla, Rabbin meleklere, “Kuru çamurdan ‘dönüştürülerek’ biçimlendirilmiş bir balçıktan insan yaratacağım” demişti.
- “Onu biçimlendirip de ruhumdan üflediğim zaman, ‘saygınızı göstermek üzere’ hemen secde edin!”
- Bunun üzerine, melekler hep birden secde ettiler ‘saygı gösterdiler’.
- Fakat İblis secde edenlerle birlikte olmaktan kaçındı.
- Allah, “Ey İblis!” dedi, “Sen niye secde edenlerle beraber olmadın?”
- İblis, “Kuru çamurdan biçimlendirilmiş bir balçıktan yarattığın birine secde etmem!” dedi.
- Allah, “Hemen çık oradan!” buyurdu, “Sen artık kovulmuş birisin!
- “Bu lânet kıyamet gününe kadar senin üzerinde olacaktır!”
- İblis, “Rabbim!” dedi, “Bana, insanların diriltilip kaldırılacakları güne kadar süre ver.”
- Allah, “Elbette!” dedi, “Sen süre verilenlerdensin!
- “Vakti tarafımızdan bilinen güne kadar sana zaman tanınacak!”
- İblis, “Rabbim!” dedi, “Sen beni rahmetinden yoksun bıraktın ya, andolsun ben de onlar için yeryüzünü süsleyeceğim. Ne yapıp edip onları ayartacağım.
- “Sadece samimi kulların bunun dışında kalacaklar.”
- Allah, “Bu benim doğru yolumdur” dedi.
- “Azgınlardan olup da sana uyanlar bir yana, kullarım üzerinde senin zorlayıcı bir etkin olmayacaktır.
- “Senin izinden gidenlerin varacakları yer kesinlikle cehennem olacaktır!
- “Yedi kapısı vardır. Her kapı için onlardan birer pay vardır.”
- Kendilerini günahlardan koruyanlar cennetlerde, pınarların yanlarında bulunacaklar.
- Onlara, “Buraya esenlikle, güvenle girin” denilecek.
- Sinelerindeki kini sıyırıp almışızdır. Süslü sedirler üzerinde karşı karşıya kardeşçe oturacaklar.
- Cennette hiçbir yorgunluk ‘bitkinlik, bıkkınlık’ hissetmeyecekler. Çıkartılmaları da söz konusu olmayacak.
- Benim günahları bağışlayan, merhametli bir Rab olduğumu kullarıma bildir.
- Fakat hak edenler için en acılı azabın benim azabım olduğunu da bildir!
- Onlara İbrahim’in konuklarını anlat.
- Konukları onun yanına girip, “Selâm sana!” dediler. “Biz sizden korkuyoruz” dedi.
- Konuklar, “Korkma, biz sana bilgin bir oğul müjdelemek üzere buradayız” dediler.
- “Yaşlılık üzerime abanmışken bana müjde mi veriyorsunuz! Neye dayanarak müjdeliyorsunuz!” dedi.
- “Seni gerçekle müjdeliyoruz. Allah’ın rahmetinden ümidini kesenlerden olma!” dediler.
- İbrahim, “Rabbinin rahmetinden sapkınlardan başka kim ümidini keser ki!” dedi.
- “Ey elçiler! Nedir işiniz?” diye sordu.
- “Suçlu bir topluma gönderildik” dediler.
- “Lût’un yakınları bunun dışındadır, onların hepsini mutlaka kurtaracağız.
- “Karısı hariç! Onun, azaba uğrayacakların yanında kalmasına karar verdik.”
- Derken, elçiler Lût’un evine geldiler.
- Lût, “Siz ‘buralarda’ hiç tanınmayan kimselersiniz” dedi.
- Onlar da, “Sana onların kuşku duydukları şeyi ‘azgınları silip yok edecek olan azabı’ getirdik” dediler.
- “Hakla ‘değişmez gerçekle, ilahi buyrukla’ geldik. Biz hakikaten doğru söyleyen kimseleriz” dediler.
- “Gecenin bir kısmında yakınlarını yürüt. Sen de peşlerinden git. Hiçbiriniz dönüp arkasına bakmasın. Gitmeniz için size buyruk verilen yere doğru yürüyün gidin.”
- Ona vahiy yoluyla şu hükmü bildirdik: “Bunların son kalıntıları da sabaha yakın kesilip atılacaktır!”
- Şehir halkı sevinerek geldiler.
- Lût, “Bunlar benim konuklarım, beni rezil etmeyin!
- “Allah’tan korkun da beni utandırmayın!” dedi.
- Şehir halkı, “Başka insanlarla ilgilenip onları korumanı sana yasak etmedik mi!” dediler.
- “Yapacaksanız, işte şunlar benim kızlarım!” dedi.
- Ey Elçim! Ömrüne andolsun, onlar şehvet çılgınlığıyla ne yaptıklarını bilmez bir hâlde kıvranıyorlardı!
- Çığlık onları tan atarken ansızın yakalayıverdi.
- Kentlerinin altını üstüne getirdik. Üzerlerine sağanak hâlinde sert taşlar yağdırdık.
- Bunda düşünüp de gerçekleri görebilenler için nice ibretler vardır.
- O yıkıntı yol üstünde hâlâ duruyor.
- İnananlar için bunda ibretler var.
- Eyke halkının insanları da zalim kimselerdi.
- Yaptıkları haksızlıkları, işledikleri günahları karşılıksız bırakmadık! Sözü edilen her iki memleket de işlek bir yol üzerindeydiler.
- Hicr halkı Semud da peygamberleri yalanlamıştı.
- Oysa kendilerine ayetlerimizi ‘delillerimizi, belgelerimizi’ vermiştik. Fakat inkârda direnip onlardan yüz çevirdiler.
- Dağları oyarak kendilerine güvenli evler yaparlardı.
- Derken, sabaha karşı, silip yok edecek azabın yüksek sesi onları yakalayıverdi.
- Yapıp ettiklerinin kendilerine bir faydası olmadı.
- Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri hak üzere yarattık. Kıyamet günü mutlaka gelecektir! Şimdi sen, hataları görmezlikten gel de onlara güzel davran.
- Rabbin her şeyi yaratandır. Yaratıcılıkta bir benzeri yoktur. Sınırsızca merhamet sahibidir.
- Andolsun! Biz sana ‘önemi yüzünden çokça’ tekrarlanan yedi ayeti ve büyük Kur’an’ı verdik.
- Onlardan ‘inkârcılardan’ bazılarına verdiğimiz servetlere gözlerini dikme. ‘Senden yüz çeviriyorlar diye’ onlar yüzünden üzülme. Fakat inananlar için kanatlarını indir.
- Doğrusu, ben apaçık bir uyarıcıyım” de.
- Tıpkı parçalara ayıranlara indirdiğimiz gibi sana da kitap indirdik.
- Kur’an’ı, parçalara ayıranlara da indirdik!
- Rabbine andolsun! Onların hepsine hesap soracağız!
- Onları, yaptıkları her şeyden sorumlu tutacağız!
- Sen, sana emredileni onlara kafalarını çatlatırcasına anlat! Allah’ın yanı sıra başka tanrılar edinenlere aldırış etme!
- Alay edenlere karşı biz sana yeteriz.
- Allah’ın yanı sıra başka tanrılar edindiler! Yakında bilecekler!
- Onların söyledikleri yüzünden kalbinin daraldığını biliyoruz.
- O hâlde Rabbini övgülerle, şükürlerle, yüce niteliklerini dile getirerek an. Secde edenlerden ol.
- Sana kesinlikle gelecek olan gelene kadar Rabbine kulluk et!