Muminun

23- MÜ'MİNÛN Suresi Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali

(Mekke döneminde indirilmiştir. 118 âyettir.)

Rahmeti sonsuz ve sürekli olan Allah'ın adıyla

  1. İman edenler mutlaka kurtuluşa ereceklerdir.
  2. Çünkü onlar, namazlarını huşu içinde kılarlar.
  3. Faydasız şeylerle ilgilenmezler.
  4. Arınmak için gerekeni yaparlar.
  5. (5-6) Namuslarını korurlar. Eşleri ve cariyeleri dışındakilerle cinsel ilişkiye girmezler. Ama onlarla olan ilişkilerinden dolayı kınanmazlar.
  6. (5-6) Namuslarını korurlar. Eşleri ve cariyeleri dışındakilerle cinsel ilişkiye girmezler. Ama onlarla olan ilişkilerinden dolayı kınanmazlar.
  7. Bunun dışına çıkmak isteyenler sınırı aşmış olurlar.
  8. Sorumluluklarını ve sözlerini yerine getirirler.
  9. Namazlarını düzenli olarak kılarlar.
  10. (10-11) İşte onlar, temelli kalmak üzere cennetlere gireceklerdir.
  11. (10-11) İşte onlar, temelli kalmak üzere cennetlere gireceklerdir.
  12. Gerçek şu ki, Biz insanı çamurdan süzerek yaratıyoruz.
  13. Sonra onu, döl suyu damlası halinde sağlam bir yere yerleştiriyoruz.
  14. Sonra bu döl suyu damlasını döllenmiş hücreye çeviriyoruz. Döllenmiş hücreden kemikleri yaratıyor ve onları etle kaplıyoruz. Sonra onu daha başka aşamalardan geçirerek yepyeni bir yaratık halinde ana rahminden çıkarıyoruz. Her şeyi en güzel biçimde yaratan Allah ne yücedir!
  15. (15-16) Sonunda mutlaka ölecek, Kıyamet Günü de yeniden diriltileceksiniz.
  16. (15-16) Sonunda mutlaka ölecek, Kıyamet Günü de yeniden diriltileceksiniz.
  17. Gerçek şu ki, üzerinizde yedi gök yarattık. Biz, yarattığımız hiçbir şeyden habersiz değiliz.
  18. Gökten belli bir ölçüde su indirip, yeryüzünde tutuyoruz. Ama Bizim onu yok etmeye de gücümüz yeter.
  19. (19-20) Onunla size, içinde yiyeceğiniz pek çok meyve bulunan hurmalıklar ve üzüm bağları meydana getiriyoruz; Sina Dağı çevresinde yetişen, yağ ve katık elde ettiğiniz zeytin ağacını bitiyoruz.
  20. (19-20) Onunla size, içinde yiyeceğiniz pek çok meyve bulunan hurmalıklar ve üzüm bağları meydana getiriyoruz; Sina Dağı çevresinde yetişen, yağ ve katık elde ettiğiniz zeytin ağacını bitiyoruz.
  21. (21-22) Hayvanlarda da alacağınız dersler vardır. İçtiğiniz sütü onlardan elde eder, etlerini yer, birçok konuda onlardan istifade edersiniz. Gemilerle ulaşım sağladığınız gibi, onlarla da ulaşım sağlarsınız.
  22. (21-22) Hayvanlarda da alacağınız dersler vardır. İçtiğiniz sütü onlardan elde eder, etlerini yer, birçok konuda onlardan istifade edersiniz. Gemilerle ulaşım sağladığınız gibi, onlarla da ulaşım sağlarsınız.
  23. Gerçek şu ki, Nuh'u kendi kavmine elçi olarak gönderdik. "Ey kavmim! Ancak Allah'a kulluk edin, çünkü sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Artık Allah'a karşı gelmekten çekinmeyecek misiniz?" dedi.
  24. (24-25) Kavminin ileri gelen kâfirleri: "O da sizin gibi bir insan, ama size üstünlük sağlamak istiyor. Eğer Allah böyle bir şey dileseydi, bunun için melekleri görevlendirirdi. Atalarımızdan da böyle bir şey duymadık. Bu adam iyice delirmiş. Bu yüzden, onu bir süre gözlem altında tutun" dedi.
  25. (24-25) Kavminin ileri gelen kâfirleri: "O da sizin gibi bir insan, ama size üstünlük sağlamak istiyor. Eğer Allah böyle bir şey dileseydi, bunun için melekleri görevlendirirdi. Atalarımızdan da böyle bir şey duymadık. Bu adam iyice delirmiş. Bu yüzden, onu bir süre gözlem altında tutun" dedi.
  26. Nuh: "Rabbim! Onların beni yalanlamalarına karşı bana yardım et" dedi.
  27. Biz de ona: "Gözetimimiz altında ve sana vahyettiğimiz doğrultuda bir gemi yap" diye emrettik. İrademizle her taraftan sular fışkırmaya başlayınca: "Her cins hayvandan bir çiftini ve cezalandırılacak olanların dışındaki aile bireylerini gemiye bindir. Sakın zalimleri kurtarmam için Bana yalvarma, Çünkü onların hepsi boğulacak" dedik.
  28. (28-29) Taraftarlarınla gemiye yerleşince: "Bizi bu zalimlerin elinden kurtaran Allah'a hamd olsun. Rabbim! Beni selametle karaya çıkar, çünkü en güvenli yere ancak Sen çıkara bilirsin" de.
  29. (28-29) Taraftarlarınla gemiye yerleşince: "Bizi bu zalimlerin elinden kurtaran Allah'a hamd olsun. Rabbim! Beni selametle karaya çıkar, çünkü en güvenli yere ancak Sen çıkara bilirsin" de.
  30. Doğrusu bu kıssadan alınacak dersler vardır. Gerçek şu ki, Biz insanları denemekteyiz.
  31. Onların ardından başka nesiller var ettik.
  32. Onlara da aralarından: "Ancak Allah'a kulluk edin, çünkü sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Öyleyse O'na karşı gelmekten çekinin" diyen elçiler gönderdik.
  33. Kavminin, âhirette hesaba çekilmeyi yalan sayan, dünya hayatında bol nimet verdiğimiz için şımaran kâfir ileri gelenleri dedi ki: "Bu da sizin gibi yiyip içen bir insan."
  34. "Eğer kendiniz gibi bir insana uyarsanız, hüsrana uğrarsınız."
  35. "Bu adam size, ölüp toz toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra yeniden diriltileceğinizi mi söylüyor?"
  36. "Bunun gerçekleşmesi kesinlikle mümkün değil."
  37. "Bu dünyada yaşadığımız hayattan başka hayat yoktur. Yaşar, ölürüz; bir daha da dirilmeyiz."
  38. "Bu adam Allah'a iftira ediyor, bu yüzden ona asla inanmayız."
  39. Bunun üzerine elçi: "Rabbim! Onların yalanlamalarına karşı bana yardım et" dedi.
  40. Allah: "Onlar yakında pişman olacaklar" dedi*
  41. Yaptıklarından dolayı onları korkunç bir gürültüyle cezalandınp çer çöpe çevirdik. Böyle zalimlerin hepsi yok olsun!
  42. Onların ardından başka nesiller var ettik.
  43. Bir toplum ecelini ne öne alabilir, ne de geciktirebilir.
  44. Sonra elçilerimizi birbiri ardından gönderdik. Ama her toplum, kendilerine gönderilen elçileri yalanladı. Biz de onları art arda yok ederek efsaneye çevirdik. İman etmeyenler yok olsun!
  45. (45-46) Sonra Musa'yı ve kardeşi Harun'u, âyetlerimizle ve apaçık bir yetkiyle Firavun'a ve ileri gelenlerine gönderdik. Ama büyüklük tasladılar. Zâten kendilerini büyük görüyorlardı.
  46. (45-46) Sonra Musa'yı ve kardeşi Harun'u, âyetlerimizle ve apaçık bir yetkiyle Firavun'a ve ileri gelenlerine gönderdik. Ama büyüklük tasladılar. Zâten kendilerini büyük görüyorlardı.
  47. "Soydaşları bize boyun eğen bizim gibi iki insana mı iman edeceğiz?" dediler.
  48. Böylece onları yalanladılar ve sonunda yok oldular.
  49. Oysa, doğru yola girsinler diye Musa'ya Kitap vermiştik.
  50. Meryem oğlu İsa'yı ve anasını da birer âyet kıldık. Onları, suların çağıldadığı, yüce bir makama eriştirdik.
  51. Ey elçiler! Helal ve temiz nimetlerden istifade edin ve sâlih amel işleyin. Çünkü Ben, bütün yaptıklarınızı bilirim.
  52. Toplumunuz tek toplumdur, Ben de Rabbinizim. Öyleyse ancak Ben'den çekinin.
  53. Ama insanlar, aralarındaki bu birliği bozdular. Her fırka, kendi izlediği yolu övüp durmaktadır.
  54. Onları bir süre cehaletleriyle başbaşa bırak.
  55. (55-56) Yoksa onlar, ellerindeki serveti ve çocukları kendilerine iyilik etmek için verdiğimizi mi sanıyorlar? Hayır, işin farkında değiller.
  56. (55-56) Yoksa onlar, ellerindeki serveti ve çocukları kendilerine iyilik etmek için verdiğimizi mi sanıyorlar? Hayır, işin farkında değiller.
  57. (57-61) Rablerinin korkusundan titreyenler, O'nun âyetlerine iman edenler, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayanlar ve Rablerine döneceklerinden korkarak gerekeni verenler var ya, işte hayırlarda yarışanlar ve kazanacak olanlar onlardır.
  58. (57-61) Rablerinin korkusundan titreyenler, O'nun âyetlerine iman edenler, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayanlar ve Rablerine döneceklerinden korkarak gerekeni verenler var ya, işte hayırlarda yarışanlar ve kazanacak olanlar onlardır.
  59. (57-61) Rablerinin korkusundan titreyenler, O'nun âyetlerine iman edenler, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayanlar ve Rablerine döneceklerinden korkarak gerekeni verenler var ya, işte hayırlarda yarışanlar ve kazanacak olanlar onlardır.
  60. (57-61) Rablerinin korkusundan titreyenler, O'nun âyetlerine iman edenler, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayanlar ve Rablerine döneceklerinden korkarak gerekeni verenler var ya, işte hayırlarda yarışanlar ve kazanacak olanlar onlardır.
  61. (57-61) Rablerinin korkusundan titreyenler, O'nun âyetlerine iman edenler, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayanlar ve Rablerine döneceklerinden korkarak gerekeni verenler var ya, işte hayırlarda yarışanlar ve kazanacak olanlar onlardır.
  62. Biz kimseye kaldıramayacağı bir sorumluluk yüklemeyiz. Katımızda gerçeği söyleyen bir kitap vardır; kimseye asla haksızlık yapılmaz.
  63. Ama kâfirler bundan habersizdir. Ayrıca, bunun dışında kötü işler yapıyorlar.
  64. O şımarık zenginleri cezalandırdığımızda, hemen feryat etmeye başlarlar.
  65. "Boşuna feryat etmeyin. Çünkü bu Gün Biz'den en ufak bir yardım göremeyeceksiniz."
  66. (66-67) "Size âyetlerim okunduğunda, büyüklük taslayıp hezeyanlar savurarak uzaklaşıyordunuz."
  67. (66-67) "Size âyetlerim okunduğunda, büyüklük taslayıp hezeyanlar savurarak uzaklaşıyordunuz."
  68. Kur'an'ın söyledikleri üzerinde neden düşünmüyorlar? Yoksa onlara, atalarına gelmeyen bir bilgi mi geldi?
  69. Yoksa kendilerine gönderilen elçiyi tanımıyorlar da, onu bu yüzden mi inkar ediyorlar?
  70. Yoksa onun bir deli olduğunu mu düşünüyorlar? Hayır, o onlara hakikati söylüyor; ama onların çoğu hakikatten hoşlanmıyor.
  71. Eğer hakikat onların hevasına uysaydı, gökler, yer ve onlarda bulunanlar yıkılıp giderdi. Biz onlara öğüt veriyoruz, ama onlar bu öğütten yüz çeviriyor.
  72. Yoksa onlardan bir ücret mi istiyorsun? Oysa Rabbinin vereceği karşılık daha iyidir. En güzel rızık veren de O'dur.
  73. (73-74) Sen onları doğru yola çağırıyorsun, ama âhirete inanmayanlar buna yanaşmıyorlar.
  74. (73-74) Sen onları doğru yola çağırıyorsun, ama âhirete inanmayanlar buna yanaşmıyorlar.
  75. Eğer onlara acıyıp başlarındaki sıkıntıyı kaldırsak, yine azgınlık içinde bocalayıp dururlar.
  76. Onları cezalandırdığımız halde ne Rablerine boyun eğdiler, ne de yalvarıp yakardılar.
  77. Üzerlerine şiddetli bir azap gönderdiğimizde, bütün umutlarını yitirirler.
  78. Size işitme, görme duyusu ve düşünme yetisi veren O'dur. Buna rağmen ne kadar az şükrediyorsunuz!
  79. Sizi çoğaltıp yeryüzüne yayan O'dur. Sonunda O'nun huzurunda toplanacaksınız.
  80. Yaşatan ve öldüren O'dur. Geceyle gündüzün ardarda gelmesi de O'nun eseridir. Artık aklınızı kullanmayacak mısınız?
  81. Hayır, onlar da öncekilerin söylediklerini söylüyorlar:
  82. (82-83) "Ölüp toz toprak ve kemik yığını haline geldiğimiz zaman yeniden mi diriltileceğiz? Daha önce atalarımız da bununla tehdit edilmişti. Bu, öncekilerin efsanelerinden başka bir şey değildir" diyorlar.
  83. (82-83) "Ölüp toz toprak ve kemik yığını haline geldiğimiz zaman yeniden mi diriltileceğiz? Daha önce atalarımız da bununla tehdit edilmişti. Bu, öncekilerin efsanelerinden başka bir şey değildir" diyorlar.
  84. "Eğer biliyorsanız söyleyin: Yeryüzü ve orada var olanlar kimindir?" de.
  85. "Allah'ındır" diyecekler. "Hâlâ öğüt almayacak mısınız?" de.
  86. "Yedi göğün ve yüce egemenlik koltuğunun sahibi kimdir?" de.
  87. "Allah'tır" diyecekler. "Hâlâ O'na karşı gelmekten çekinmeyecek misiniz?" de.
  88. "Biliyorsanız söyleyin: Her şeye egemen olan, koruyup kollayan, ama kendisi korunup kollanmaya muhtaç olmayan kimdir?" de.
  89. "Allah'tır" diyecekler. "Öyleyse neden aldanıyorsunuz?" de.
  90. Hayır, Biz onlara hakikati ulaştırdık; ama onlar yalanı tercih ediyor.
  91. Allah asla çocuk sahibi olmamıştır. O'ndan başka ilah da yoktur. Eğer öyle olsaydı, her ilah kendi yarattığına sahip çıkar, diğerlerine üstünlük sağlamaya çalışırdı. Oysa Allah, onların bütün nitelendirmelerinden uzaktır.
  92. Duyularla algılanamayanı da, algılanabileni de bilen sadece O'dur. Allah, onların ortak koştuklarından yücedir.
  93. (93-94) De ki: "Rabbim! Eğer onlara söz verdiğin azabı görmemi istiyorsan, beni bu zalimlerin arasında bulundurma."
  94. (93-94) De ki: "Rabbim! Eğer onlara söz verdiğin azabı görmemi istiyorsan, beni bu zalimlerin arasında bulundurma."
  95. Onlara söz verdiğimiz azabı sana göstermeye elbette gücümüz yeter.
  96. Kötülüğe iyilikle karşılık ver. Çünkü Biz onların yakıştırdıkları nitelikleri çok iyi biliyoruz.
  97. (97-98) De ki: "Rabbim! Tüm şeytanî kışkırtmalardan ve kötü insanların bana yaklaşmalarından sana sığınıyorum."
  98. (97-98) De ki: "Rabbim! Tüm şeytanî kışkırtmalardan ve kötü insanların bana yaklaşmalarından sana sığınıyorum."
  99. (99-100) onların biri öleceği zaman der ki: "Rabbim! Bana biraz süre ver de bugüne kadar yerine getirmediğim sâlih amelleri işleyeyim." Bu söz, boş bir temenniden ibarettir. Çünkü herkes eceli gelince ölecek ve hiç kimse, insanların yeniden dirilecekleri Gün'e kadar hayata dönemeyecektir.
  100. (99-100) onların biri öleceği zaman der ki: "Rabbim! Bana biraz süre ver de bugüne kadar yerine getirmediğim sâlih amelleri işleyeyim." Bu söz, boş bir temenniden ibarettir. Çünkü herkes eceli gelince ölecek ve hiç kimse, insanların yeniden dirilecekleri Gün'e kadar hayata dönemeyecektir.
  101. Sur'a üflendiği zaman yeryüzündeki yakınları kimseye bir fayda sağlayamaz. Birbirlerine bir soru da soramazlar.
  102. (102-103) Tartıları ağır gelenler kurtulur, tartıları hafif gelenler ise hüsrana uğrar. İşte onlar, temelli cehennemde kalacaklardır.
  103. (102-103) Tartıları ağır gelenler kurtulur, tartıları hafif gelenler ise hüsrana uğrar. İşte onlar, temelli cehennemde kalacaklardır.
  104. Ateş yüzlerini kavurunca, pişmiş kelle gibi sırıtırlar.
  105. Allah: "Ayetlerim size okunduğunda onları neden yalan saydınız?" der.
  106. (106-107) "Rabbimiz! Talihimiz kötü çıktı ve doğru yoldan saptık. Eğer önceki yaptıklarımızı bir daha yaparsak, o zaman gerçekten zalim kimseler oluruz" derler.
  107. (106-107) "Rabbimiz! Talihimiz kötü çıktı ve doğru yoldan saptık. Eğer önceki yaptıklarımızı bir daha yaparsak, o zaman gerçekten zalim kimseler oluruz" derler.
  108. (108-111) Allah; "Kesin sesinizi, Benimle konuşmayın. Kullarımın bir kısmı: 'Rabbimiz! Sana iman ediyoruz, bize acı ve bizi bağışla. Çünkü Sen'in rahmetin sonsuzdur' diyor, siz ise onları alaya alıyordunuz. Sonunda Beni anmayı unuttunuz, onlara gülüp durdunuz. Sabrettikleri için bu Gün onları ödüllendireceğim. İşte onlar kazançlı çıkacaklar" der.
  109. (108-111) Allah; "Kesin sesinizi, Benimle konuşmayın. Kullarımın bir kısmı: 'Rabbimiz! Sana iman ediyoruz, bize acı ve bizi bağışla. Çünkü Sen'in rahmetin sonsuzdur' diyor, siz ise onları alaya alıyordunuz. Sonunda Beni anmayı unuttunuz, onlara gülüp durdunuz. Sabrettikleri için bu Gün onları ödüllendireceğim. İşte onlar kazançlı çıkacaklar" der.
  110. (108-111) Allah; "Kesin sesinizi, Benimle konuşmayın. Kullarımın bir kısmı: 'Rabbimiz! Sana iman ediyoruz, bize acı ve bizi bağışla. Çünkü Sen'in rahmetin sonsuzdur' diyor, siz ise onları alaya alıyordunuz. Sonunda Beni anmayı unuttunuz, onlara gülüp durdunuz. Sabrettikleri için bu Gün onları ödüllendireceğim. İşte onlar kazançlı çıkacaklar" der.
  111. (108-111) Allah; "Kesin sesinizi, Benimle konuşmayın. Kullarımın bir kısmı: 'Rabbimiz! Sana iman ediyoruz, bize acı ve bizi bağışla. Çünkü Sen'in rahmetin sonsuzdur' diyor, siz ise onları alaya alıyordunuz. Sonunda Beni anmayı unuttunuz, onlara gülüp durdunuz. Sabrettikleri için bu Gün onları ödüllendireceğim. İşte onlar kazançlı çıkacaklar" der.
  112. Sonra azap içinde olanlara: "Yeryüzünde ne kadar kaldınız?" der.
  113. Onlar da: "Bir gün veya daha az kaldık. Bunu zamanı hesap edenlere sor" derler.
  114. (114-115) Allah: "Gerçekten de çok az kaldınız. Keşke bunu bilseydiniz. Sizi boşuna yarattığımızı ve Bize dönmeyeceğinizi mi sanıyordunuz?" der.
  115. (114-115) Allah: "Gerçekten de çok az kaldınız. Keşke bunu bilseydiniz. Sizi boşuna yarattığımızı ve Bize dönmeyeceğinizi mi sanıyordunuz?" der.
  116. Her şeye egemen olan Allah ne yücedir! O'ndan başka ilah yoktur. O, yüce egemenlik koltuğunun sahibidir.
  117. Kim elinde bir delil olmadığı halde Allah'ın yanısıra başka bir ilaha yalvarıp yakarırsa, bunun hesabını Rabbine verecektir. Kâfirler asla kurtuluşa eremezler.
  118. De ki: "Rabbim! Bana acı ve beni bağışla. Çünkü Sen'in merhametin sonsuzdur."