Saffat

37- SÂFFÂT Suresi Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali

(Mekke döneminde indirilmiştir. 182 âyettir.)

Rahmeti sonsuz ve sürekli olan Allah'ın adıyla

  1. (1-4) Sıra sıra dizilenlere, kötülükten alıkoyanlara ve bütün insanları uyaranlara andolsun ki, ilahınız tektir.
  2. (1-4) Sıra sıra dizilenlere, kötülükten alıkoyanlara ve bütün insanları uyaranlara andolsun ki, ilahınız tektir.
  3. (1-4) Sıra sıra dizilenlere, kötülükten alıkoyanlara ve bütün insanları uyaranlara andolsun ki, ilahınız tektir.
  4. (1-4) Sıra sıra dizilenlere, kötülükten alıkoyanlara ve bütün insanları uyaranlara andolsun ki, ilahınız tektir.
  5. O, göklerin, yerin, bunlar arasında bulunanların ve güneşin doğduğu noktaların Rabbidir.
  6. (6-9) Doğrusu Biz, yeryüzüne en yakın gökleri gezegenlerle süsledik ve onları her türlü şeytanî güce karşı koruduk ki yüce âlemde konuşulanları dinleyemesinler, her taraftan sürülüp çıkarılsınlar, Allah'ın rahmetinden yoksun kalsınlar ve sürekli azaba uğrasınlar.
  7. (6-9) Doğrusu Biz, yeryüzüne en yakın gökleri gezegenlerle süsledik ve onları her türlü şeytanî güce karşı koruduk ki yüce âlemde konuşulanları dinleyemesinler, her taraftan sürülüp çıkarılsınlar, Allah'ın rahmetinden yoksun kalsınlar ve sürekli azaba uğrasınlar.
  8. (6-9) Doğrusu Biz, yeryüzüne en yakın gökleri gezegenlerle süsledik ve onları her türlü şeytanî güce karşı koruduk ki yüce âlemde konuşulanları dinleyemesinler, her taraftan sürülüp çıkarılsınlar, Allah'ın rahmetinden yoksun kalsınlar ve sürekli azaba uğrasınlar.
  9. (6-9) Doğrusu Biz, yeryüzüne en yakın gökleri gezegenlerle süsledik ve onları her türlü şeytanî güce karşı koruduk ki yüce âlemde konuşulanları dinleyemesinler, her taraftan sürülüp çıkarılsınlar, Allah'ın rahmetinden yoksun kalsınlar ve sürekli azaba uğrasınlar.
  10. Eğer biri bu âlemden küçük bir bilgi koparmayı başarırsa, bundan dolayı yakıcı bir aleve düşsün.
  11. Onlara sor bakalım: Kendilerini yaratmak mı zor yoksa diğer varlıkları yaratmak mı? Doğrusu Biz onları basit bir balçıktan yarattık.
  12. Sen Allah'ın gücüne hayranlık duyuyorsun, onlar ise alay ediyorlar.
  13. Kendilerine verilen öğüde kulak asmıyorlar.
  14. Allah'ın vahyine muhatap olduklarında onu küçümsüyorlar.
  15. (15-17) "Bu Kur'an düpedüz bir aldatmacadır. Öldüğümüz, toztoprak ve kemik yığını haline geldiğimiz zaman biz ve atalarımız yeniden mi diriltileceğiz?" diyorlar.
  16. (15-17) "Bu Kur'an düpedüz bir aldatmacadır. Öldüğümüz, toztoprak ve kemik yığını haline geldiğimiz zaman biz ve atalarımız yeniden mi diriltileceğiz?" diyorlar.
  17. (15-17) "Bu Kur'an düpedüz bir aldatmacadır. Öldüğümüz, toztoprak ve kemik yığını haline geldiğimiz zaman biz ve atalarımız yeniden mi diriltileceğiz?" diyorlar.
  18. De ki: "Evet, hem de zelil olarak..."
  19. Sadece korkunç bir ses... Hemen kalkıp etraflarına bakınmaya başlarlar.
  20. "Eyvah! İşte bu, Hesap Günü'dür" derler.
  21. Onlara: "İşte bu, yalanladığınız Hüküm Günü'dür" denir.
  22. (22-24) O Gün Allah şöyle der: "Zalimleri, yandaşlarını ve Allah'ın yanısıra taptıklarını toplayın ve cehenneme doğru götürüp bekletin. Çünkü onlar, sorguya çekilecek."
  23. (22-24) O Gün Allah şöyle der: "Zalimleri, yandaşlarını ve Allah'ın yanısıra taptıklarını toplayın ve cehenneme doğru götürüp bekletin. Çünkü onlar, sorguya çekilecek."
  24. (22-24) O Gün Allah şöyle der: "Zalimleri, yandaşlarını ve Allah'ın yanısıra taptıklarını toplayın ve cehenneme doğru götürüp bekletin. Çünkü onlar, sorguya çekilecek."
  25. Onlara: "Neden birbirinize yardım etmiyorsunuz?" denir.
  26. Hayır; onlar o Gün Allah'a teslim olurlar.
  27. Birbirlerini suçlamaya başlarlar.
  28. Uyanlar: "Siz bize, yaptıklarımızın doğru olduğunu söylüyordunuz" derler.
  29. (29-32) Uyulanlar ise: "Siz zaten iman etme niyetinde değildiniz. Çünkü bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu, siz iyice azmıştınız. Artık Rabbimizin azabını hak ettik. Şimdi o azabı tadacağız. Sizi azdırdığımız doğruysa, bu bizim de azdığımızı gösterir" derler.
  30. (29-32) Uyulanlar ise: "Siz zaten iman etme niyetinde değildiniz. Çünkü bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu, siz iyice azmıştınız. Artık Rabbimizin azabını hak ettik. Şimdi o azabı tadacağız. Sizi azdırdığımız doğruysa, bu bizim de azdığımızı gösterir" derler.
  31. (29-32) Uyulanlar ise: "Siz zaten iman etme niyetinde değildiniz. Çünkü bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu, siz iyice azmıştınız. Artık Rabbimizin azabını hak ettik. Şimdi o azabı tadacağız. Sizi azdırdığımız doğruysa, bu bizim de azdığımızı gösterir" derler.
  32. (29-32) Uyulanlar ise: "Siz zaten iman etme niyetinde değildiniz. Çünkü bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu, siz iyice azmıştınız. Artık Rabbimizin azabını hak ettik. Şimdi o azabı tadacağız. Sizi azdırdığımız doğruysa, bu bizim de azdığımızı gösterir" derler.
  33. O Gün onların hepsi aynı azabı çeker.
  34. İşte Biz, günahkarları böyle cezalandırırız.
  35. (35-36) Çünkü onlara: "Allah'tan başka ilah yoktur" denildiği zaman büyüklük taslar, "Deli bir şâir yüzünden ilahlarımızı terkedemeyiz" derlerdi.
  36. (35-36) Çünkü onlara: "Allah'tan başka ilah yoktur" denildiği zaman büyüklük taslar, "Deli bir şâir yüzünden ilahlarımızı terkedemeyiz" derlerdi.
  37. Hayır; o, hakikati getirmiş, önceki elçileri de tasdik etmiştir.
  38. (38-39) Ama siz, can yakıcı azabı tadacak, yaptıklarınızın karşılığını mutlaka göreceksiniz.
  39. (38-39) Ama siz, can yakıcı azabı tadacak, yaptıklarınızın karşılığını mutlaka göreceksiniz.
  40. Ancak Allah'ın samimi kulları bunun dışındadır.
  41. (41-49) İşte onlar, yaptıklarına karşılık nimet cennetlerinde ağırlanır ve onlara, bildikleri bir rızık hazırlanır. Karşılıklı koltuklara otururlar. Onlara, baş ağrısı yapmayan, sarhoş etmeyen ve içenlere zevk veren, tertemiz kaynaklardan doldurulmuş içecekler sunulur. Yanlarında, tatlı bakışlı, güzel gözlü, el değmemiş eşler vardır.
  42. (41-49) İşte onlar, yaptıklarına karşılık nimet cennetlerinde ağırlanır ve onlara, bildikleri bir rızık hazırlanır. Karşılıklı koltuklara otururlar. Onlara, baş ağrısı yapmayan, sarhoş etmeyen ve içenlere zevk veren, tertemiz kaynaklardan doldurulmuş içecekler sunulur. Yanlarında, tatlı bakışlı, güzel gözlü, el değmemiş eşler vardır.
  43. (41-49) İşte onlar, yaptıklarına karşılık nimet cennetlerinde ağırlanır ve onlara, bildikleri bir rızık hazırlanır. Karşılıklı koltuklara otururlar. Onlara, baş ağrısı yapmayan, sarhoş etmeyen ve içenlere zevk veren, tertemiz kaynaklardan doldurulmuş içecekler sunulur. Yanlarında, tatlı bakışlı, güzel gözlü, el değmemiş eşler vardır.
  44. (41-49) İşte onlar, yaptıklarına karşılık nimet cennetlerinde ağırlanır ve onlara, bildikleri bir rızık hazırlanır. Karşılıklı koltuklara otururlar. Onlara, baş ağrısı yapmayan, sarhoş etmeyen ve içenlere zevk veren, tertemiz kaynaklardan doldurulmuş içecekler sunulur. Yanlarında, tatlı bakışlı, güzel gözlü, el değmemiş eşler vardır.
  45. (41-49) İşte onlar, yaptıklarına karşılık nimet cennetlerinde ağırlanır ve onlara, bildikleri bir rızık hazırlanır. Karşılıklı koltuklara otururlar. Onlara, baş ağrısı yapmayan, sarhoş etmeyen ve içenlere zevk veren, tertemiz kaynaklardan doldurulmuş içecekler sunulur. Yanlarında, tatlı bakışlı, güzel gözlü, el değmemiş eşler vardır.
  46. (41-49) İşte onlar, yaptıklarına karşılık nimet cennetlerinde ağırlanır ve onlara, bildikleri bir rızık hazırlanır. Karşılıklı koltuklara otururlar. Onlara, baş ağrısı yapmayan, sarhoş etmeyen ve içenlere zevk veren, tertemiz kaynaklardan doldurulmuş içecekler sunulur. Yanlarında, tatlı bakışlı, güzel gözlü, el değmemiş eşler vardır.
  47. (41-49) İşte onlar, yaptıklarına karşılık nimet cennetlerinde ağırlanır ve onlara, bildikleri bir rızık hazırlanır. Karşılıklı koltuklara otururlar. Onlara, baş ağrısı yapmayan, sarhoş etmeyen ve içenlere zevk veren, tertemiz kaynaklardan doldurulmuş içecekler sunulur. Yanlarında, tatlı bakışlı, güzel gözlü, el değmemiş eşler vardır.
  48. (41-49) İşte onlar, yaptıklarına karşılık nimet cennetlerinde ağırlanır ve onlara, bildikleri bir rızık hazırlanır. Karşılıklı koltuklara otururlar. Onlara, baş ağrısı yapmayan, sarhoş etmeyen ve içenlere zevk veren, tertemiz kaynaklardan doldurulmuş içecekler sunulur. Yanlarında, tatlı bakışlı, güzel gözlü, el değmemiş eşler vardır.
  49. (41-49) İşte onlar, yaptıklarına karşılık nimet cennetlerinde ağırlanır ve onlara, bildikleri bir rızık hazırlanır. Karşılıklı koltuklara otururlar. Onlara, baş ağrısı yapmayan, sarhoş etmeyen ve içenlere zevk veren, tertemiz kaynaklardan doldurulmuş içecekler sunulur. Yanlarında, tatlı bakışlı, güzel gözlü, el değmemiş eşler vardır.
  50. Aralarında konuşmaya başlarlar.
  51. İçlerinden biri şöyle der: "Benim bir arkadaşım vardı."
  52. (52-53) "Bana: Sen de mi, ölüp toz-toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra hesaba çekileceğimize inanıyorsun?' derdi."
  53. (52-53) "Bana: Sen de mi, ölüp toz-toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra hesaba çekileceğimize inanıyorsun?' derdi."
  54. "Onu gördünüz mü?" der.
  55. Bir bakar, onu ateşin ortasında görür.
  56. "Aman Allah'ım!" der, "Neredeyse beni de mahvedecektin."
  57. "Rabbimin nimeti olmasaydı ben de ateşe atılacaktım."
  58. (58-59) "Çünkü biz artık ne öleceğiz, ne de azaba uğrayacağız."
  59. (58-59) "Çünkü biz artık ne öleceğiz, ne de azaba uğrayacağız."
  60. (60-61) "İşte en büyük kazanç budur. Çalışanlar bunun için çalışsın."
  61. (60-61) "İşte en büyük kazanç budur. Çalışanlar bunun için çalışsın."
  62. Böyle bir nimete mazhar olmak mı daha iyidir, cehennemin öldürücü meyve ağacından yemek mi?
  63. Doğrusu Biz onu, zalimler için bir sınama aracı yaptık.
  64. O ağaç cehennemin dibinden çıkar.
  65. Meyvesi, şeytanların kellesi gibidir.
  66. Zalimler ondan yer ve karınlarını onunla doldururlar.
  67. Üzerine de, iğrenç şeyler karıştırılmış kaynar su içerler.
  68. Varacakları yer ise ateştir.
  69. (69-70) Çünkü atalarının doğru yoldan ayrıldığını gördükleri halde, ısrarla onların yolunu izlemek istiyorlardı.
  70. (69-70) Çünkü atalarının doğru yoldan ayrıldığını gördükleri halde, ısrarla onların yolunu izlemek istiyorlardı.
  71. Onlardan öncekilerin çoğu da doğru yoldan ayrılmıştı.
  72. Oysa onlara da uyarıcı göndermiştik.
  73. Uyanldıkları halde yola gelmeyenlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!
  74. Ancak Allah'ın samimi kulları bunun dışındadır.
  75. (75-76) Bir zamanlar Nuh Bize yalvardı; Biz de ona güzel bir karşılık verdik, onu ve taraftarlarını büyük bir beladan kurtardık.
  76. (75-76) Bir zamanlar Nuh Bize yalvardı; Biz de ona güzel bir karşılık verdik, onu ve taraftarlarını büyük bir beladan kurtardık.
  77. Soyunu sürdürdük.
  78. Sonraki nesiller tarafından övgüyle anılmasını sağladık.
  79. Bütün âlemlerde Nuh'a selam olsun.
  80. İşte Biz, iyi davrananları böyle ödüllendiririz.
  81. Çünkü o, iman eden kullarımızdan biriydi.
  82. Diğerlerini de suda boğduk.
  83. İbrahim de onun yolunu izliyordu.
  84. Tertemiz bir inançla Rabbine yönelmişti.
  85. (85-87) Babasına ve kavmine: "Neye kulluk ediyorsunuz? Allah'ın yanısıra sahte ilahlara mı dayanmak istiyorsunuz? Öyleyse âlemlerin Rabbiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?" demişti.
  86. (85-87) Babasına ve kavmine: "Neye kulluk ediyorsunuz? Allah'ın yanısıra sahte ilahlara mı dayanmak istiyorsunuz? Öyleyse âlemlerin Rabbiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?" demişti.
  87. (85-87) Babasına ve kavmine: "Neye kulluk ediyorsunuz? Allah'ın yanısıra sahte ilahlara mı dayanmak istiyorsunuz? Öyleyse âlemlerin Rabbiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?" demişti.
  88. Sonra yıldızlara baktı.
  89. "Ben sizin yaptıklarınızdan rahatsızım" dedi.
  90. Bunun üzerine oradan uzaklaştılar.
  91. (91-92) İbrahim, onların ilahlarına yaklaşıp: "Önünüze konulan nimetlerden neden yemiyorsunuz, neden konuşmuyorsunuz?" dedi.
  92. (91-92) İbrahim, onların ilahlarına yaklaşıp: "Önünüze konulan nimetlerden neden yemiyorsunuz, neden konuşmuyorsunuz?" dedi.
  93. Sonra onları vurup devirdi.
  94. Bunun üzerine hemen onun yanına geldiler.
  95. İbrahim: "Kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?"
  96. "Oysa sizi de, yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır" dedi.
  97. Onlar: "Bir odun yığını hazırlayın ve onu ateşe atın" dediler.
  98. Ona kötülük yapmak istediler, ama Biz onları küçük düşürdük.
  99. (99-100) İbrahim: "Ben Rabbimin istediği yere gideceğim. Rabbim! Bana, salih olacak bir çocuk bağışla" dedi.
  100. (99-100) İbrahim: "Ben Rabbimin istediği yere gideceğim. Rabbim! Bana, salih olacak bir çocuk bağışla" dedi.
  101. Bunun üzerine ona yumuşak huylu bir erkek çocuk müjdelik.
  102. Çocuk, babasının söylediklerini anlayacak yaşa geldiğinde, İbrahim: "Düşümde seni boğazladığımı gördüm. Bir düşün, ne dersin?" dedi. Oğlu: "Babacığım, sana emredileni yap. Allah'ın izniyle sabrettiğimi göreceksin" dedi.
  103. İkisi de teslimiyet gösterince, İbrahim oğlunu yanı üzerine yatırdı.
  104. (104-105) "Ey İbrahim! Düşünün gereğini yerine getirdin" diye seslendik. İşte Biz, iyi davrananları böyle ödüllendiririz.
  105. (104-105) "Ey İbrahim! Düşünün gereğini yerine getirdin" diye seslendik. İşte Biz, iyi davrananları böyle ödüllendiririz.
  106. Doğrusu bu, apaçık bir sınama idi.
  107. Ona büyük bir kurbanlık verdik.
  108. Sonrakiler arasında övgüyle anılmasını sağladık.
  109. İbrahim'e selam olsun.
  110. İşte Biz, iyi davrananları böyle ödüllendiririz.
  111. Çünkü o, iman eden kullarımızdan biriydi.
  112. Ona, ileride peygamber ve salih biri olacak olan İshak'ın doğacağını müjdeledik.
  113. Onu da, İshak'ı da mübarek kıldık. Ama onların soyundan iyi davrananlar da çıkacak, kendilerine zulmedenler de...
  114. (114-116) Musa ve Harun'a da lütufta bulunduk; onları ve kavimlerini büyük bir felaketten kurtardık. Onlara yardım ettik ve sonunda onlar üstün geldi.
  115. (114-116) Musa ve Harun'a da lütufta bulunduk; onları ve kavimlerini büyük bir felaketten kurtardık. Onlara yardım ettik ve sonunda onlar üstün geldi.
  116. (114-116) Musa ve Harun'a da lütufta bulunduk; onları ve kavimlerini büyük bir felaketten kurtardık. Onlara yardım ettik ve sonunda onlar üstün geldi.
  117. İkisine de hakla bâtılı ayırdeden bir Kitap verdik.
  118. Her ikisini de doğru yola eriştirdik.
  119. Sonrakiler arasında övgüyle anılmalarını sağladık.
  120. Musa ve Harun'a selam olsun.
  121. İşte Biz, iyi davranları böyle ödüllendiririz.
  122. Çünkü onlar, iman eden kullarımızdandı.
  123. İlyas da gönderdiğimiz elçilerden biriydi.
  124. (124-126) Kavmine şöyle demişti: "Sizin de, atalarınızın da Rabbi Allah olduğu halde O'ndan çekinmiyor, en üstün yaratıcıyı bırakarak Baal'e mi tapıyorsunuz?"
  125. (124-126) Kavmine şöyle demişti: "Sizin de, atalarınızın da Rabbi Allah olduğu halde O'ndan çekinmiyor, en üstün yaratıcıyı bırakarak Baal'e mi tapıyorsunuz?"
  126. (124-126) Kavmine şöyle demişti: "Sizin de, atalarınızın da Rabbi Allah olduğu halde O'ndan çekinmiyor, en üstün yaratıcıyı bırakarak Baal'e mi tapıyorsunuz?"
  127. Ama onu yalanladılar. Bu yüzden hesaba çekilecekler.
  128. Ancak Allah'ın samimi kulları bunun dışındadır.
  129. Sonraki nesiller arasında övgüyle anılmasını sağladık.
  130. İlyas'a ve onun yolundan gidenlere selam olsun.
  131. İşte Biz, iyi davrananları böyle ödüllendiririz.
  132. Çünkü o, iman etmiş kullarımızdan biriydi.
  133. Lût da gönderdiğimiz elçilerden biriydi.
  134. (134-135) Gerice kalan yaşlı bir kadın dışında, onu ve ailesini kurtardık.
  135. (134-135) Gerice kalan yaşlı bir kadın dışında, onu ve ailesini kurtardık.
  136. Sonra diğerlerinin kökünü kestik.
  137. (137-138) Gece gündüz onların yaşadıkları bölgeden gelip geçiyorsunuz. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?
  138. (137-138) Gece gündüz onların yaşadıkları bölgeden gelip geçiyorsunuz. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?
  139. yunus da gönderdiğimiz elçilerden biriydi.
  140. Kavmini terkedip, yüklü bir gemiye binmişti.
  141. (141-142) Kur'a çekilmiş ve o kur'ada kaybetmişti. Acınacak bir haldeyken onu bir balık yutmuştu.
  142. (141-142) Kur'a çekilmiş ve o kur'ada kaybetmişti. Acınacak bir haldeyken onu bir balık yutmuştu.
  143. (143-144) Eğer Allah'ın şanını yüceltmeseydi, herkesin yeniden diriltileceği Gün'e kadar onun karmında kalacaktı.
  144. (143-144) Eğer Allah'ın şanını yüceltmeseydi, herkesin yeniden diriltileceği Gün'e kadar onun karmında kalacaktı.
  145. Ama onu bitkin bir halde sahile çıkardık.
  146. Üzerine geniş yapraklı bir bitki bitirdik.
  147. Yüzbin veya daha fazla kişiye yeniden elçi olarak gönderdik.
  148. Bu sefer ona inandılar. Biz de onları bir süre daha yaşattık.
  149. Onlara sor bakalım: Rabbinin kızları var da, onların sadece erkek çocukları mı var?
  150. Yoksa melekleri dişi olarak yarattığımızı gördüler mi?
  151. (151-152) Bazıları, "Allah çocuk sahibi oldu" diyerek O'na iftira ediyor ve yalan söylüyor.
  152. (151-152) Bazıları, "Allah çocuk sahibi oldu" diyerek O'na iftira ediyor ve yalan söylüyor.
  153. O, kızları oğlanlara tercih mi etmiş?
  154. Size ne oluyor, ne biçim karar veriyorsunuz?
  155. Hiç düşünmüyor musunuz?
  156. yoksa sağlam bir deliliniz mi var?
  157. Doğru söylüyorsanız delilinizi getirin!
  158. Bazıları da, Allah ile cinler arasında bir yakınlık olduğunu uydurdular. Oysa cinler de onların mutlaka yargılanacağını bilir.
  159. Allah, onların uydurduklarından uzaktır, yücedir.
  160. Allah'ın samimi kulları bunun dışındadır.
  161. (161-163) Siz de, Allah'ın yanısıra taptıklarınız da kimseyi doğru yoldan çeviremezsiniz. Ancak yakıcı ateşe girmek isteyenler bunun dışındadır.
  162. (161-163) Siz de, Allah'ın yanısıra taptıklarınız da kimseyi doğru yoldan çeviremezsiniz. Ancak yakıcı ateşe girmek isteyenler bunun dışındadır.
  163. (161-163) Siz de, Allah'ın yanısıra taptıklarınız da kimseyi doğru yoldan çeviremezsiniz. Ancak yakıcı ateşe girmek isteyenler bunun dışındadır.
  164. (164-166) "Hepimizin belli bir yeri vardır. Biz de O'nun huzurunda saf tutarız. Biz de O'nun sınırsız şanını yüceltiriz."
  165. (164-166) "Hepimizin belli bir yeri vardır. Biz de O'nun huzurunda saf tutarız. Biz de O'nun sınırsız şanını yüceltiriz."
  166. (164-166) "Hepimizin belli bir yeri vardır. Biz de O'nun huzurunda saf tutarız. Biz de O'nun sınırsız şanını yüceltiriz."
  167. (167-169) Allah'a ortak koşanlar her zaman şöyle demişlerdir: "Öncekiler gibi bize de bir Kitap indirilmiş olsaydı, biz de O'nun samimi kullarından olurduk."
  168. (167-169) Allah'a ortak koşanlar her zaman şöyle demişlerdir: "Öncekiler gibi bize de bir Kitap indirilmiş olsaydı, biz de O'nun samimi kullarından olurduk."
  169. (167-169) Allah'a ortak koşanlar her zaman şöyle demişlerdir: "Öncekiler gibi bize de bir Kitap indirilmiş olsaydı, biz de O'nun samimi kullarından olurduk."
  170. Ama bu Kur'an'ı kabul etmeye yanaşmıyorlar. Yakında anlayacaklar.
  171. (171-173) Elçi olarak gönderdiğimiz kullara şunu söz verdik: Kendilerine mutlaka yardım edilecek ve sonunda Bizim ordumuz üstün gelecektir.
  172. (171-173) Elçi olarak gönderdiğimiz kullara şunu söz verdik: Kendilerine mutlaka yardım edilecek ve sonunda Bizim ordumuz üstün gelecektir.
  173. (171-173) Elçi olarak gönderdiğimiz kullara şunu söz verdik: Kendilerine mutlaka yardım edilecek ve sonunda Bizim ordumuz üstün gelecektir.
  174. (174-175) Bu nedenle onlardan bir süre uzak dur ve onların kim olduğunu gör. İleri de onlar da görecekler.
  175. (174-175) Bu nedenle onlardan bir süre uzak dur ve onların kim olduğunu gör. İleri de onlar da görecekler.
  176. Azabımızın gerçekten çabuk gelmesini mi istiyorlar?
  177. O azaba uğradıkları gün, uyarıldıkları halde yola gelmeyenlerin sonu ne kötü olur!
  178. (178-179) Bu nedenle onlardan bir süre uzak dur ve onların ne olduklarını gör. İleri de onlar da görecekler.
  179. (178-179) Bu nedenle onlardan bir süre uzak dur ve onların ne olduklarını gör. İleri de onlar da görecekler.
  180. Kudret sahibi Rabbin, onların yakıştırmalarından uzaktır.
  181. (181-182) Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd, O'nun elçilerine selam olsun.
  182. (181-182) Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd, O'nun elçilerine selam olsun.