Mümin Suresi

40 - Mümin Suresi Talat Koçyiğit Meali

Kur'ân-ı Kerim'in kırkıncı sûresi olup 85 âyetten müteşekkildir, Mekke'de Zümer sûresinden sonra nazil olmuştur. Yalnız 56 ve 57 inci âyetleri Medenîdir. Sûre, hem Mü'min, hem de Gâfir adını taşır.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

  1. Hâ.Mîm.
  2. 2-3 Kitab'ın indirilmesi, dâima gâlib, hikmet sahibi olan, günâhı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı şiddetli ve lütuf sahibi olan Allah'tandır. O'ndan başka ilâh yoktur; dönüş O'nadır.
  3. 2-3 Kitab'ın indirilmesi, dâima gâlib, hikmet sahibi olan, günâhı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı şiddetli ve lütuf sahibi olan Allah'tandır. O'ndan başka ilâh yoktur; dönüş O'nadır.
  4. Allah'ın âyetlerine karşı kâfirlerden başkası mücadele etmez. Bu itibarla onların şehirler arasında dolaşmaları seni aldatmasın.
  5. Onlardan önce Nuh kavmi, onların ardından da peygamberlere karşı gelen hizipler, peygamberlerini yalanlamış, her ümmet kendi peygamberini yakalamayı kasdetmiş ve hakkı ortadan kaldırmak için bâtıl yoldan mücadele etmiştir. Bunun üzerine ben de onları yakaladım, Bak azabım nasılmış!
  6. Rabbının küfredenler hakkındaki azâb sözü de böylece vâcib olmuştur; zira onlar cehennem ehlidirler.
  7. Arşı taşıyanlar ve onun etrafında bulunanlar, Rablarını hamd ile tesbîh ederler; O'na inanırlar ve îman edenlere şöyle mağfiret dilerler: "Rabbımız! Rahmetin ve ilmin her şeyi kaplamıştır. Tövbe edenlere ve yolundan gidenlere mağfiret et; onları cehennem azabından koru".
  8. "Rabbımız! Onları, atalarından, eşlerinden ve soylarından iyi olanları, kendilerine va'dettiğin Adin cennetlerine koy. Şüphe yoktur ki, dâima gâlib olan, hikmet sahibi olan sensin".
  9. "Onları kötülüklerden koru; sen, kimi kötülüklerden korursan, kıyamet günü ona rahmet etmiş olursun, işte asıl büyük kurtuluş budur".
  10. Küfredenlere de şöyle seslenilir: "Allah'ın size olan kızgınlığı, sizin kendinize olan kızgınlığınızdan elbette daha büyüktür; zira siz, imana davet olunurken küfrederdiniz".
  11. Onlar da derler ki: "Rabbımız Bizi iki defa öldürdün, iki defa da dirilttin günahlarımızı da itiraf ettik. Buna göre, buradan çıkışa bir yol var mı"?
  12. Bu, dünyada iken yalnız Allah'a duâ edildiği zaman inkâr etmeniz, O'na ortak koşulduğunda da bunu tasdik etmeniz dolayısıyledir. Artık hüküm, O yüce ve büyük olan Allah'a aittir.
  13. Ayetlerini size gösteren ve gökten sizin için rızık indiren O'dur. Bu âyetlerden, Allah'a yönelenden başkası ibret almaz.
  14. Kâfirler hoş görmeseler bile, dîni Allah'a hâlis kılarak yalnız Ona duâ edin. .
  15. En yüksek derecelerin ve Arş'ın sahibi olan Allah, kıyamette kavuşma gününü ihtar etmek için, kendi emrinden olan vahyi, kullarından dilediğine indirir.
  16. O gün onların hepsi ortaya çıkarlar; onlardan hiçbir şey, Allah'a gizli kalmaz. O gün mülk kimindir? Şüphesiz, kahredici bir tek Allah'ın.
  17. O gün her kişi, yalnız kendi kazancı île cezalandırılır. O gün haksızlık yoktur. Allah, şüphesiz hesapları çok çabuk görendir.
  18. (Ey Muhammed!) Onları, iyice yaklaşmış olan o kıyamet günüyle uyar. O gün, yürekler boğazlara kadar gelip dayanır da, çıkmaması için yutkunur dururlar. O gün zâlimler için ne bir dost ve ne de sözü dinlenir bir şefaatçi vardır,
  19. Allah, gözlerin hainliğini ve göğüslerin gizlediğini bilir.
  20. Allah, adaletle hükmeder. O'ndan başka yalvardıkları putlar ise, hiçbir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyle işitendir; hakkıyle görendir.
  21. Yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden önce yaşayan ve gerek kuvvet yönünden, gerekse yeryüzünde bıraktıkları eserler yönünden kendilerinden daha üstün olan kavimlerin akıbetinin nasıl olduğuna hiç bakmazlar mı? Allah onları kendi günâhlarıyla yakalayıvermiştir. Onların, Allah'ın azabından kendilerini koruyacak hiçbir koruyucuları da olmamıştır.
  22. Bu, kendilerine peygamberlerinin apaçık deliller getirmesi, onların da inkâr etmeleri sebebiyledir. Allah da onları bu yüzden yakalamıştır. Şüphesiz O. çok kuvvetlidir; azabı da çok şiddetlidir.
  23. 23-24 Gerçek şu ki, Musa'yı mucizelerimizle ve apaçık âyetlerimizle Firavuna, Hâmân'a ve Karun'a göndermiştik de onlar: "Yalancı bir sihirbaz" demişlerdi.
  24. 23-24 Gerçek şu ki, Musa'yı mucizelerimizle ve apaçık âyetlerimizle Firavuna, Hâmân'a ve Karun'a göndermiştik de onlar: "Yalancı bir sihirbaz" demişlerdi.
  25. Onlara kendi katımızdan hakkı getirdiği zaman da, "onunla birlikte îman edenlerin oğullarını öldürün; kadınlarını ise sağ bırakın" demişlerdi. Ne var ki kâfirlerin tuzağı ancak boşa gitmeye mahkûmdur.
  26. Firavun şöyle demişti: "Bırakın beni, Musa'yı öldüreyim; o Rabbına yalvara dursun. Ben, dîninizi değiştirmesinden, yahut yeryüzünde fesad çıkarmasından korkuyorum".
  27. Mûsâ da demişti ki: "Ben, hesap gününe îman etmeyen her kibirliden Rabbıma ve Rabbınıza sığındım".
  28. Firavun ailesinden mü'min olan ve îmanını gizleyen bir adam da şöyle demişti: "Rabbım Allah'tır, diyen bir adamı, size Rabbınızdan apaçık deliller getirmiş olmasına rağmen öldürecek misiniz? Eğer yalancı ise, yalanı kendi aleyhine: yok eğer sâdık ise, sizi tehdit ettiği şeylerden bazısı başınıza gelebilir. Şüphesiz Allah haddi aşan yalancılara asla hidayet etmez".
  29. Ey kavmim! Yeryüzünde bugün galip olarak hükümranlık sizin elinizde fakat Allah'ın hışmı bize gelip çatarsa O'na karşı bize kim yardım eder"? Firavun da demişti ki: "Ben size, sadece kendi görüşümü söylüyorum. Ben size, ancak kurtuluş yolunu gösteriyorum",
  30. 30-31 İman etmiş olan adam da şöyle demişti: "Ey kavmim! Ben, sizin adınıza peygamberlerini yalanlayan hiziplerin günü gibi bir günün gelmesinden, Nûh kavminin, Ad, Semüd ve onlardan sonra gelenlerin durumuna düşmenizden korkuyorum. Allah, kullarına zulmü asla istemez".
  31. 30-31 İman etmiş olan adam da şöyle demişti: "Ey kavmim! Ben, sizin adınıza peygamberlerini yalanlayan hiziplerin günü gibi bir günün gelmesinden, Nûh kavminin, Ad, Semüd ve onlardan sonra gelenlerin durumuna düşmenizden korkuyorum. Allah, kullarına zulmü asla istemez".
  32. "Ey kavmim! Ben, sizin adınıza, kıyamette o bağırış gününden korkuyorum".
  33. "O gün arkanızı dönüp kaçarsınız; fakat Allah'ın azabından sizi koruyacak hiçbir şeyiniz olmaz. Allah kimi saptırırsa, artık onun hiçbir rehberi yoktur".
  34. "Daha önce size, apaçık delillerle Yûsuf gelmişti de size getirdiklerinden şüphe edip durmuştunuz. Nihayet o öldüğü zaman, "Allah ondan sonra bir daha herhangi bir peygamber göndermez" demiştiniz. Allah, haddi aşan şüpheciyi işte böyle saptırır.
  35. "Bunlar, Allah'ın âyetleri üzerinde, kendilerine gelmiş herhangi bir delil olmaksızın münakaşa ederler. Bu münakaşa, Allah katında ve iman etmiş olanların yanında büyük bir kızgınlık sebebidir. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini işte böyle mühürler".
  36. 36-37 Firavun şöyle demişti: "EyHâmân! Bana bir kule yap; belki onunla göklerin kapılarına erişir ve böylece Musa'nın ilahını görürüm. Ben, onun bir yalancı olduğunu zannediyorum". Firavuna kötü ameli, işte böyle süslü gösterilmiş ve doğru yoldan saptırılmıştır. Firavun’un tuzağı, başarısız olmaya mahkûmdu.
  37. 36-37 Firavun şöyle demişti: "EyHâmân! Bana bir kule yap; belki onunla göklerin kapılarına erişir ve böylece Musa'nın ilahını görürüm. Ben, onun bir yalancı olduğunu zannediyorum". Firavuna kötü ameli, işte böyle süslü gösterilmiş ve doğru yoldan saptırılmıştır. Firavun’un tuzağı, başarısız olmaya mahkûmdu.
  38. İman etmiş olan o kimse demişti ki: "Ey kavmim! Bana uyun da, sizi kurtuluş yoluna hidayet edeyim".
  39. "Ey kavmim! Bu dünya hayatı, geçici bir menfaatten ibarettir; âhiret ise, işte asıl kalınacak yer orasıdır."
  40. "Kim bir kötülük işlerse, ancak misliyle cezalandırılır. Erkek veya kadın, mümin olarak, kim de bir iyilik işlerse, işte bunlar, içinde hesapsız rızıklandırılacakları cennete girerler".
  41. "Ey kavmim! Benim neyime ki, ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz".
  42. "Beni, Allah'ı inkâr etmeye, bilmediğim bir şeyi O'na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, dâima gâlib, çok bağışlayıcı olan Allah'a çağırıyorum".
  43. "Gerçek şu ki, sizin beni kendisine davet ettiğiniz şeyin, ne dünyada ve ne de âhirette hiçbir duaya icabeti yoktur. Bizim dönüşümüz Allah'adır. Haddi aşanlar, işte asıl cehennem ehli onlardır".
  44. "Size söylediklerimi elbette hatırlayacaksınız. Ben, işimi Allah'a havale ediyorum. Allah, şüphesiz kullarını hakkıyle görendir".
  45. Allah, o mü'min adamı, kurdukları tuzağın kötülüklerinden korumuş. Firavun ailesini de, en kötü azâb kuşatıvermişti.
  46. Onlar, sabah akşam ateşe sunulmaktadırlar. Kıyametin koptuğu gün de, "Firavun ailesini en şiddetli azaba sokun* denilecektir.
  47. (Ey Muhammed!) Cehennem ehlinin cehennemdeki münâkaşalarını kavmine hatırlat birbirleriyle münakaşa ederlerken zayıf olanlar, kibirlenenlere derler ki: "Biz dünyada iken size tâbi idik. Şimdi ateşin bir kısmını bizden savabilir misiniz"?
  48. Büyüklük taslayanlar da şöyle derler: "Biz, hepimiz onun içindeyiz. Allah, şüphesiz kulları arasında hükmünü vermiştir".
  49. Ateştekiler, cehennemin bekçilerine derler ki: "Rabbınıza duâ edin de, bizden bir gün azabı hafifletsin".
  50. Onlar da şöyle derler "Size peygamberleriniz apaçık deliller getirmemişler miydi"? Onlar: "Evet, getirmişlerdi" derler. Bunun üzerine bekçiler de derler ki: "O halde kendiniz duâ edin. Zaten kâfirlerin duası boşunadır".
  51. Şüphesiz biz, peygamberlerimize ve îman edenlere, hem dünya hayatında, hem de şâhidlerin şâhidlik etmek üzere dikilecekleri kıyamet gününde yardım ederiz.
  52. O gün zâlimlere mazeretleri hiç fayda vermez. Lanet onlar içindir; en kötü mesken de onlar içindir.
  53. 53-54 Musa'ya hidayet vermiş, israil oğullarına da, akıl sahipleri için bir hidayet ve öğüt olmak üzere kitabı miras bırakmıştık.
  54. 53-54 Musa'ya hidayet vermiş, israil oğullarına da, akıl sahipleri için bir hidayet ve öğüt olmak üzere kitabı miras bırakmıştık.
  55. (Ey Muhammed!) Şimdi sen de sabret. Allah'ın va'di, şüphesiz haktır. Günâhın içtin istiğfar et; Rabbını. akşam sabah hamd ile tesbih et.
  56. Kendilerine gelmiş herhangi bir delil olmaksızın Allah'ın âyetleri hakkında ateşli münâkaşa edenlerin göğüslerinde, hiçbir surette ulaşamayacakları bir büyüklükten başka bir şey yoktur. Bu itibarla Allah'a sığın; çünkü her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla gören O'dur.
  57. Göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir iştir. Fakat insanların çoğu bilmez.
  58. Kör ile gören, îman edip sâlih amel işleyenlerle kötülük eden bir olmaz. Ne kadar az düşünüyorsunuz.
  59. Kıyamet vakti gelmektedir; bunda hiç şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu inanmamaktadırlar.
  60. Rabbınız şöyle buyurmuştur: "Bana ibadet edin ki size karşılığını vereyim". Bana ibadet etmekten kibirlenenler, zelil olarak cehenneme gireceklerdir.
  61. İçinde istirahat etmeniz için geceyi sizin için yaratan, gündüzü de aydınlık yapan Allah'tır. Şüphesiz Allah, insanlara karşı çok lûtufkârdır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.
  62. İşte, her şeyin yaratıcısı Rabbınız Allah budur. O'ndan başka ilâh yoktur. Nasıl olup da îmandan döndürülüyorsunuz?
  63. İşte Allah'ın âyetlerini bilerek inkâr edenler de böyle döndürülüyorlar.
  64. Yeryüzünü sizin için durulacak yer, göğü de bina yapan, sizi en güzel bir surette yaratan ve size temiz şeylerden rızık veren Allah'tır. İşte, Rabbınız Allah budur. Bütün âlemlerin Rabbı ne yücedir.
  65. O diridir; O'ndan başka ilâh yoktur. Dîni O'na hâlis kılarak yalnız O'na ibadet edin. Hamd, âlemlerin Rabbı olan Allah'a mahsustur.
  66. (Ey Muhammed!) De ki: "Rabbımdan bana apaçık deliller gelince, sizin Allah'tan başka ibadet ettiklerinize ibadet etmekten menolundum ve âlemlerin Rabbına teslim olmakla emrolundum".
  67. Sizi önce topraktan, sonra nutfeden, sonra kan pıhtısından yaratan, sonra bulûğ çağına erişmeniz, sonra da yaşlanmanız için sizi çocuk olarak dünyaya çıkaran O'dur. İçinizde önceden öldürülenler de vardır. Bu, belli süreye erişmeniz ve belki aklınızı kullanmanız içindir.
  68. Hayat veren ve öldüren O'dur. Bir işe hükmettiği zaman, ona sadece "ol" der; o da hemen olur.
  69. Allah'ın âyetleri üzerinde ateşli münâkaşaya girişenleri görmüyor musun? Nasıl da döndürülüyorlar?
  70. 70-74 İşte bunlar, Kitab'ı ve peygamberlerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. Fakat boyunlarında halkalar ve zincirler olduğu halde, kaynar suya sürüldüklerinde, sonra da ateşte yakıldıklarında ve kendilerine "Allah'ı bırakıp da ortak koştuklarınız hani nerede?" denilip de, onların "bizden uzaklaşıp gittiler. Biz zaten hiçbir şeye ibadet etmiyorduk" dediklerinde, artık her şeyi; anlamış olacaklardır, işte Allah kâfirleri böyle saptırır.
  71. 70-74 İşte bunlar, Kitab'ı ve peygamberlerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. Fakat boyunlarında halkalar ve zincirler olduğu halde, kaynar suya sürüldüklerinde, sonra da ateşte yakıldıklarında ve kendilerine "Allah'ı bırakıp da ortak koştuklarınız hani nerede?" denilip de, onların "bizden uzaklaşıp gittiler. Biz zaten hiçbir şeye ibadet etmiyorduk" dediklerinde, artık her şeyi; anlamış olacaklardır, işte Allah kâfirleri böyle saptırır.
  72. 70-74 İşte bunlar, Kitab'ı ve peygamberlerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. Fakat boyunlarında halkalar ve zincirler olduğu halde, kaynar suya sürüldüklerinde, sonra da ateşte yakıldıklarında ve kendilerine "Allah'ı bırakıp da ortak koştuklarınız hani nerede?" denilip de, onların "bizden uzaklaşıp gittiler. Biz zaten hiçbir şeye ibadet etmiyorduk" dediklerinde, artık her şeyi; anlamış olacaklardır, işte Allah kâfirleri böyle saptırır.
  73. 70-74 İşte bunlar, Kitab'ı ve peygamberlerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. Fakat boyunlarında halkalar ve zincirler olduğu halde, kaynar suya sürüldüklerinde, sonra da ateşte yakıldıklarında ve kendilerine "Allah'ı bırakıp da ortak koştuklarınız hani nerede?" denilip de, onların "bizden uzaklaşıp gittiler. Biz zaten hiçbir şeye ibadet etmiyorduk" dediklerinde, artık her şeyi; anlamış olacaklardır, işte Allah kâfirleri böyle saptırır.
  74. 70-74 İşte bunlar, Kitab'ı ve peygamberlerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. Fakat boyunlarında halkalar ve zincirler olduğu halde, kaynar suya sürüldüklerinde, sonra da ateşte yakıldıklarında ve kendilerine "Allah'ı bırakıp da ortak koştuklarınız hani nerede?" denilip de, onların "bizden uzaklaşıp gittiler. Biz zaten hiçbir şeye ibadet etmiyorduk" dediklerinde, artık her şeyi; anlamış olacaklardır, işte Allah kâfirleri böyle saptırır.
  75. İşte bu, yeryüzünde haksız yere şımarmanız ve aşırı derecede böbürlenmeniz sebebiyledir.
  76. O halde içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin. Kibirlenenlerin ne kötü meskenidir orası...
  77. (Ey Muhammed) Sabret; muhakkak ki Allah'ın va'di haktır. Biz, ya onlara va'dettiğimiz azabın bir kısmını dünyada sana gösteririz; yahutta seni vefat ettiririz. Onlar nasıl olsa bize döndürüleceklerdir.
  78. Senden önce de peygamberler göndermiştik. Bunlardan bir kısmının kıssalarını sana anlattık; bir kısmının kıssalarını da sana anlatmadık. Allah'ın izni olmadan bir peygamberin mucize getirmesi mümkün değildir. Allah'ın emri geldiği zaman da, hak ile hükmolunur. Ve işte o zaman, boşa gayret sarfedenler hüsrana uğrarlar.
  79. Bir kısmına binmeniz, bir kısmından da yemeniz için, hayvanları sizin için yaratan Allah'tır.
  80. Onlarda, sizin için başka faydalar da vardır. Gönüllerinizdeki ihtiyaca onların üzerinde erişirsiniz. Yine onlar ve gemiler üzerinde taşınırsınız.
  81. Allah size âyetlerini gösteriyor. Allah'ın âyetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?
  82. Hiç yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden daha çok, yeryüzünde bıraktıkları eserler yönünden ve kuvvet yönünden daha üstün olan öncekilerin âkibetinin nasıl olduğuna bir bakmazlar mı? Kazanmış oldukları şeyler, kendilerine hiçbir fayda sağlamamıştır.
  83. Peygamberleri, kendilerine apaçık deliller getirince, yanlarında bulunan (ve yanlış zan ve şüpheden ibaret olan) ilim yüzünden şımarmışlar, fakat alaya aldıkları şey, kendilerini çepeçevre kuşatıvermişti.
  84. Ne var ki, azabımızı görünce de, "bir tek Allah'a îman ettik; O'na ortak koştuklarımızı da inkâr ettik" demişlerdi.
  85. Fakat azabımızı gördükleri zamanki îmanları kendilerine hiçbir fayda sağlamamıştır. Bu, Allah'ın, kulları hakkında öteden beri câri olan kanunudur. İşte o zaman kâfirler hüsrana uğrarlar.